Senin gibi birine sahip olup, senden vazgeçmesi açıkçası ne düşündüğünü bilmiyorum. | Open Subtitles | أعني, أن يحظى بفتاة مثلك ويتخلى عنها بصراحة لا أعرف فيما يفكر |
Bu mekânda sana sahip olmayan tek adam benim herhalde. | Open Subtitles | لا بد أنّي الرجل الوحيد الذي لم يحظى بكِ بعد |
en küçük erkeğin doğru arkadaşları varsa ve onları memnun ediyorsa ya da dişi desteği varsa alfa erkeği olmasında bir engel yok. | TED | أصغر ذكر إذا كان لديه أصدقاء جيدين ويستطيع أن يكسب ودهم، أو أنه يحظى بالدعم من الإناث، يمكنه أن يصبح ذكر الفا. |
Böyle bir kadını ancak gerçek bir erkek elde edebilir. | Open Subtitles | يجب يكون رجلاً مميزاً من يحظى بمعرفة وقرب هذه المرأة |
Herkes burda iyi zaman geçiriyor fakat bence senin yalnız kalman... lazım ki rahatlayasın. | Open Subtitles | الكُلّ يحظى بوقتٍ طيّب لكن ينبغي أن نترككما لوحدكما لتستريحا |
Ülkesini yitirdi. Bırak, bari çocuğu olsun. | Open Subtitles | لقـد فـقـد بــلاده، دعـه على الأقل يحظى بطفل |
Herhangi bir ahmak bebek sahibi olabilir, ama baba olmak gerçek köpeklik ister. | Open Subtitles | يمكن لأي ساذج ان يحظى بجراء ، لكنه يتطلب كلباً حقيقياً لكي يكون أبا. |
Bu tanıtımın sadece sizin sahip olduğunuz yetenekle yapılmasını istiyorum. | Open Subtitles | أريد لهذا العرض أن يحظى بالذوق الذي بوسعك أن توفريه |
Doğrusunu yaptın, çünkü o büyük bir üne sahip biri. | Open Subtitles | كنت محقا في ذلك , لأنه طبيب يحظى بسمعة عظيمة |
Seninki gibi çocuğunu çok seven bir anneye sahip olmak çok güzel. | Open Subtitles | أتعلم, من الجميل أن يحظى المَرء بأمٍ تحبهُ بقدر حب والدتكَ لك |
Haftanın diğer her günü sana sahip fakat bu gece sana ihtiyacım var. | Open Subtitles | بوسعه أن يحظى بك في أيّ يوم من الأسبوع لكني بحاجة إليك الليلة. |
Sen, bir erkeğin sahip olabileceği en iyi eşsin. | Open Subtitles | لقد كنت دوما افضل زوجة يمكن ان يحظى بها رجلا |
Şimdi, bu uygulamada en yüksek mevki şefkate verilmektedir. | TED | والآن، يحظى التراحم بالصدارة في هذا التنفيذ والتطبيق. |
Ben sadece elde edemediğim şeyi kıskanırım. | Open Subtitles | المرء من الممكن أن يكون غيورا فقط مما لا يستطيع المرء أن يحظى به |
Biliyorum ama buradayız, herkes iyi vakit geçiriyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | أعلم ، لكننا هنا ، الجميع يبدو بأنه يحظى بوقتاً ممتع |
Bebeğimin bir babası olsun diye benimle evlenmeni istemiştim. Bu açıdan dindar bir insanım. | Open Subtitles | أردتك أن تتزوجني لكي يحظى ابني بأب، أنا متدينة جداً |
Benim karımda kimse hem çocuk hem de karın kası sahibi olamaz dedi. | Open Subtitles | زوجتي قالت لا أحد يحظى بعضلات بطن وأطفال معاً |
Ve ona, kendisini daha çok sevecek bir eş bulamayacağını söyleyin. | Open Subtitles | بتقبله داخل العائلة و أخبراه بأنه لن يحظى بزوجة محبة له أكثر مني |
Cehennem donmadan önce Leonard'ın bir doğum günü partisinin olması ihtimali var. | Open Subtitles | ليونارد لديه احتمال بأن يحظى بحفلة عيد ميلاد قبل أن تقوم القيامة |
Bir ara bir herifle kavga pozisyonu alır ama olaya soğukkanlı yaklaşır ve put gibi durmaktadır. | Open Subtitles | ، لديه مهارة المواجهة وهذا الهراء ...تعرف ذلك كان يحظى بهذه المشية الصغيرة، أتفهم ما أعنيه؟ |
Evet, Charlie Hank'in davranışlarından birkaç rol oynuyordu. | Open Subtitles | تشارلى كان يحظى ببعض الأورام على حساب سلوك هانك. |
Bu kadar uzun süre dikkatini çektiği için çok kötü biri olmalı. | Open Subtitles | لا بد إنه كان شخص فظيع لكي يحظى بإهتمامك كل هذه الفترة. |
Gerçek bir evlilikten oğlu olana kadar, onun varisisin. | Open Subtitles | مالم يحظى بأبن من زواج حقيقى فستكونى أنت وريثته. |
Lens, teleskobun gözlerimizden çok daha geniş bir ışık toplama alanına sahip olmasını sağlayan şeydi. | Open Subtitles | مكنت العدسات التيلسكوب من أن يحظى بمساحة تجميع ضوء أكبر من تلك التي في أعيننا |
Dükkânı başka birinin almasını istemiyorum, anladın mı? | Open Subtitles | لا اريد ان يحظى احد اَخر بالمتجر حسناً ؟ |
Avcılar silahlandıklarında ise, bufaloların çok az şansı kalmıştı. | Open Subtitles | لكن حالما امتلك الصيّادون أسلحة، فلم يحظى الجاموس بأدنى فرصة. |