Aradaki fark, lapotomi için alt taraftaki bölgelerini tıraş ediyorlar. | Open Subtitles | الاختلاف ان الابوتومي يحلقون به المناطق السُفليه من الجسم |
Bazısı sutyen takmaz, bacaklarını tıraş etmezdi. | Open Subtitles | البعض لايلبسون حمالة الصدر او يحلقون ارجلهم. |
Hakiki uçan, böcek yiyen makinelerdir, doğal böcek kıranlardır evrimsel biyolojinin inanılmaz bir başarısıdır ve ikinci en önemli polen taşıyıcısıdırlar. | Open Subtitles | إنهم يحلقون فعليا بآليات آكلات الحشرات مبيدات حشرات طبيعية عمل بطولي لعلم الأحياء |
Şimdi bütün sistemde çalıntı bir simulasyonla uçan 2 tane hain program var. | Open Subtitles | أنت غير كفء والآن أصبح هناك إثنان من البرامج المتمردة... يحلقون فوق النظام بنظام محاكاة مسروق |
Kuzenlerim Kraliyet Hava Kuvvetleri devriyesi olarak uçuyor. | Open Subtitles | أبناء عمي يحلقون بدوريات السلاح الجوي الملكي |
Onları uçarken gördüm. Manevra kabiliyetlerinden haberdarım. | Open Subtitles | لقد رأيتهم يحلقون بها وأنا قادر على استعمالها |
Kıçını tıraş eder ve kafana yapıştırırlar. | Open Subtitles | سوف يحلقون مؤخرته و يلصقونها برأسه |
"Kendilerini aynada göremiyorlarsa vampirler nasıl tıraş oluyor?" ile uğraştım. | Open Subtitles | كيف لـ مصاصي الدماء أن يحلقون" "عندما لايستطيعون رؤية أنفسهم بالمرآة ؟ |
Uyurken beni tıraş ettiler. | Open Subtitles | انهم يحلقون لي عندما اكون نائمة |
Fransız kadınlar koltuk altlarını tıraş da etmiyor. | Open Subtitles | النساء الفرنسيات لا يحلقون تحت ذراعيهم |
Kafatasını ufakça tıraş ediyorlar. | Open Subtitles | إنهم يحلقون أجزاءً صغيرة من الرأس. |
Hulilerde bir ritüel var: Gençken, bir erkek olabilmek için kafalarını kazıtmaları gerekiyor. Kalan ömürleri boyunca da her gün kafalarını tıraş ediyorlar. Bu saçlarla yaptıkları şey ise onları çok kişisel bir kreasyona dönüştürmek. | TED | يمارسون هذا الطقس، من أن يصلوا مرحلة المراهقة حتى يصبحون رجالاً، لا بد أن يحلقوا رؤوسهم كل يوم، ويمضون بقية حياتهم يحلقون رؤوسهم كل يوم وما يفعلون بذلك الشعر، إنهم يحولونه الى شيء في غاية الإبداع ذلك الإبداع الذي يعكس الذات |
Şimdi bütün sistemde çalıntı bir simulasyonla uçan 2 tane hain program var. | Open Subtitles | أنت غير كفء والآن أصبح هناك إثنان من البرامج المتمردة... يحلقون فوق النظام بنظام محاكاة مسروق |
Aylardır,hatta yıllardır aynı dönüşlerden.... ...aynı yerlerden uçan benim. | Open Subtitles | أنا أحد الذين يحلقون ذهاباً وأياباً |
Hakiki uçan virüs torbalarıdırlar. | Open Subtitles | إنهم فعليا يحلقون بأكياس من الفيروسات |
uçuyor ak ve kömür renkliler, uzun gagalılar! | Open Subtitles | واحدة بيضاء،وواحدة رمادية بمناقير طويلة يحلقون" |
Kuşlar Neil ve takımı ile yakın çekim filme hevesli ve film çekmek için çok yakın uçuyor, veya en azından bottan film çekmek için çok yakınlar. | Open Subtitles | و الاوز حريصون جدا ليكونوا مع نيل وفريقه انهم يحلقون بمسافة قريبة جدا -من اجل التصوير |
Alman. Bulutların arasında uçuyor. | Open Subtitles | الألمـان يحلقون فى السـماء |
O şeyleri uçarken gördüm ve manevra kabiliyetlerini iyi biliyorum. | Open Subtitles | لقد رأيتهم يحلقون بها وأنا قادر على استعمالها |
Torunlarım jet çantalarıyla uçarken beni böyle mi hatırlayacaklar? | Open Subtitles | أهذا ما سيتذكرني به أحفادي عندما يحلقون بجهاز طيران؟ |
Olayın tanıkları Siberler'i uçarken gördüklerini ihbar ettiler... | Open Subtitles | "بحسب شهود العيان، فإنهم يحلقون في السماء..." |