| İnsan çalıyordu, robot ne çalındığını analiz ediyordu, kendi bölümünü doğaçlama yapıyordu. | TED | البشر قد يلعب الروبوت قد يحلل ما تم لعبه قد يرتجل قسمه الخاص |
| Burada robot, insan müzisyeni dinliyor ve doğaçlama yapıyor. | TED | حيث يستمع الروبوت الى الموسيقى البشرية و يرتجل |
| Sahneye döndüğümüzde, o... doğaçlama yapmaya ve sahneyi değiştirmeye başladı. | Open Subtitles | لذا عندما عدنا للمسرح بدأ يرتجل ويغير النص |
| Iskalama ve duraklama izleri var. Yani doğaçlama çalışıyor. | Open Subtitles | نعم، انظر، هناك أخطاء بالتحديد وعلامات تردد ما يقول لي أنه يرتجل |
| Bilge bir kişi ne zaman doğaçlama yapacağını bilir. | TED | والحكيم يعرف تماما كيف ومتى يرتجل |
| doğaçlama yapmak zorunda kaldı. | Open Subtitles | خربنا خططه كان عليه ان يرتجل |
| Hayır, ama doğaçlama yapmıyor. | Open Subtitles | حسنا، لا لكنه لا يرتجل |
| - Benim asistanlarım doğaçlama yapmaz. | Open Subtitles | طبيبى المقيم لا يرتجل اتفقنا |
| (Müzik: The Sugarhill Gang'den "Rapper's Delight") Sanatçı şarkı sözlerini doğaçlama olarak yazdı, aynı jaz sanatçılarının melodileri uydurdukları gibi. | TED | (موسيقى:"رابرز ديلايت" لفرقة شوجارهيل جانج) يقوم المؤدي بإرتجال كلمات الأغاني بنفس الطريقة التي يرتجل بها عازفي الجاز الأنغام. |
| - Hayır. doğaçlama yapıyor. | Open Subtitles | -كلاّ، إنّه يرتجل . |
| doğaçlama çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يرتجل . |