Karmaşıktı çünkü elimizde ona yardımcı olabilecek bir ilaç vardı. | Open Subtitles | انه معقد لأن لدينا دواء في صندوق يمكن ان يساعدها |
Onun hakkında bitmeyecekmişçesine konuşuyor bu iyi hissetmesine yardımcı olmaz. | Open Subtitles | التحدث عنه باستمرار لن يساعدها في شيء أو يشعرها بتحسن |
Evet. Ama ikisi de ona yardım edebilir veya engelleyebilir. | Open Subtitles | نعم ، ولكن كل خيار يمكن أن يساعدها أو يؤخرها |
Bana okumam için kitap veya ailemle izlemem için film veya iletişime geçmem için arkadaş önermeleri konusunda onlara yardım ediyor. | TED | يساعدها ذلك على اقتراح كتب علي لأقرأها أو أفلام لتشاهدها عائلتي أو أصدقاء نتصل بهم. |
Hem sen bıraksan bile, ona bir faydası yok ki. | Open Subtitles | و أيضا حتى إذا خرجتي منها، هذا لن يساعدها. |
Ted i yardım etmesi için getirdim. | Open Subtitles | وجدتها عند الوادي واحضرتها لكي يساعدها تيد |
Ayrıca şu durumun ortasında istediğim son şey sezaryen olur ama ona yardımcı olabilecek bir şeyim de yok ve eğer bir şey yapmazsan bebek ölebilir. | Open Subtitles | ايضا، اخر ما احتاجه هو ان اجري عملية قيصرية في خضم هذا، لكن ليس لدي ما يساعدها و اذا لم افعل شيئاً يمكن ان يكون الجنين |
Ve eğer ilgilendiğiniz birini bulursanız, sahiden üzerine tıklayabilir ve o kareyi derecelendirebileceğiniz bir bilgi paneli açabilirsiniz, ki bu da onun yukarı taşınmasına yardımcı olur. | TED | واذا وجدت صورة منهم قد لفتت اهتمامك، فبإمكانك النقر عليها حيث تظهر لوحة معلومات حيث بإمكانك تقييم هذه اللقطة، وهو ما يساعدها للوصول إلى أعلى القائمة. |
Bu, mümkün olduğunca fazla ışık algılamalarına ve en bulanık durumlarda bile avlarını saptamalarına yardımcı olur. | TED | يسمح هذا بدخول أكبر قدر ممكن من الضوء، مما يساعدها على تحديد مكان فرائسها حتى في أعتم الظروف. |
Kızıyla olan sorunlarını unutmasına yardımcı oluyor ve aşk acısını azaltıyor. | Open Subtitles | .... ذلك يساعدها على نسيان مشاكلها مع بنتها و يخفف حزنها |
Bu bir yalan, aldatmaca. Söyleyeceğim hiç bir şey ona yardımcı olmayacak. | Open Subtitles | انها خدعة انها لعبة احتيال لن يساعدها اي شيء اقوله |
Ama tedavimiz ona yardım ediyormuş gibi görünmüyordu, semptomları kötüleşiyordu. İshal, şiddetli karın ağrısı, ateş ve halsizlik. | TED | لكن علاجنا لا يبدو بأنه يساعدها أعراضها أصبحت أسوأ: إسهال وألم جوفي شديد وحمى و شعور بالضعف. |
Dünyaya meydan okuyor ve ona yardım etmeye çalışmak imkansız. | Open Subtitles | و أصبحت فى مواجهة العالم كلة و أذا قدر اللة أن يحاول شخص أن يساعدها |
Sadece sen ve ben Kaynak'ı yenmesi için ona yardım edebiliriz. | Open Subtitles | فقط أنت وأنا يمكن أن يساعدها هزيمة المصدر. |
3 blok yarıçapında bir tarama yap. Bir şekilde Becca'ya yardım ediyor. | Open Subtitles | قم بتمشيط نصف قطري على بعد 3 بنايات إنه يساعدها بشكل ما، اعلم ذلك |
Evet, sanki biri ona yardım ediyor gibi. | Open Subtitles | نعم كما لو كان هناك من يساعدها |
Dedektifçilik oynamayı bırak. Bunun ona faydası olmaz. | Open Subtitles | توقف عن لعب دور المحقّق، لن يساعدها ذلك. |
Daniel'ın ismini temizlemesine yardım etmesi için hikayesini değiştirmesini istedi. | Open Subtitles | لقد طلبت منه بأن يغير قصته حتى يساعدها لتبرئه دانييل جريسون |
3 dakika içinde pijamalarından sıyrılıp, kadının yardımına koşup kalkmasına yardım eden gönüllülerimiz var. | TED | خلال ثلاث دقائق سيصل رجل و لو بملابس النوم إليها لكي يساعدها و يقوم على متابعتها لحين وصول الإسعاف |
O kadar da kötü değil. Sadece kendini evinde hissetmesini sağlıyor. | Open Subtitles | ليس سيئأً لهذه الدرجة ربما هذا يساعدها لتشعر أنها في بلدها |
1 kilo kokainin ona yardımı olur. | Open Subtitles | الكوكائين الذي لديها من الممكن أن يساعدها |
İşini kaybettiğinde, Latife alacağı tazminatla oteli toparlamasına yardım edeceğini düşünmüştür. | Open Subtitles | ،لأنه حين فقد وظيفته فإنها ظنت أنه بما حصل عليه من مكافأة نهاية الخدمة فربما يساعدها في إصلاح الفندق وما إلى ذلك |
Hastalanırsanız, bunun kimseye yararı olmaz. | Open Subtitles | إن اصابتك بعدوى الفيروس لن يساعدها |