Bu kadar geniş kütüphanesi olan bir kadını hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لم يسبق لي أن سمعت بإمرأة لديها هذا القدر من الكتب |
Bir emniyet müdürünün, ...bir gizli tanığın cenazesine katıldığını hayatımda hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لم يسبق لي أن سمعت مفوض الشرطة يحضر جنازة المخبر السري |
Babasıyla senin gibi konuşan birini daha önce hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لم يسبق لي أن سمعت أحداً يحدث والده بالطريقة التي تحدثتي بها |
O terimin o şekilde kullanıldığını hiç duymamıştım. | Open Subtitles | لم يسبق لي أن سمعت هذا المصطلح يستخدم بهذه الطريقة. |
Londrada her bir yayınevi sahibi ile beyaz şarap ve roka dolu masalarda oturup o dangalakları dinlemişliğim vardır ama bu adamın adını daha önce hiç duymamıştım. | Open Subtitles | كنت قد جالست كل رؤساء اقسام المخطوطات في لندن مستمعاً لهؤلاء الحمقى المتخمين بالنبيذ الأبيض و الجرجير لكن لم يسبق لي أن سمعت بهذا الرجل |
Bir gazeteci olarak on yıldan fazla deneyimden sonra işimdeki ana aktörleri bildiğimi sanıyordum ama MÖHK'nı hiç duymamıştım. | Open Subtitles | بعد أكثر من عقد كمراسل حربي، ظننتني على علم بأغلب اللاعبين المشاركين، لكن لم يسبق لي أن سمعت بالـ"جي ساك". |
Daha önce hiç duymamıştım. | Open Subtitles | - لم يسبق لي أن سمعت بها |