Will; FBI'dan ve senden önce hayatın "akışını" hissediyor olabilir. | Open Subtitles | إن (ويل) قد يستشعر إرتعاشة الحياة قبل المباحث الفيدرالية وقبلك. |
ama vücut ısımızı hissediyor. | Open Subtitles | انه يستشعر حرارة اجسامنا |
Gücümüzü hissediyor. | Open Subtitles | إنّه يستشعر قوّتنا |
Hançer sadece en derin acıları hisseder onları keşfeder ve bir demirci gibi seni işler ve seni en başta olman gereken kişiye dönüştürür. | Open Subtitles | إن السكين يستشعر الألم الدفين يخرجه و يتخذ له مجرى مثل مصهور الحديد حيث منه تولد من جديد كما كان من المفترض ان تكون |
Çoğu zaman, hücre hataları hisseder ve kendini bu hataya kapatır, veya sistem sorunu algılar ve ortadan kaldırır. | TED | في معظم الاحيان عندما تشعر الخلية بالخطأ فانها تتلاشى من نفسها او يستشعر الجسم تلك الخطلية المعطوبة فيبيدها |
Bebekler korkuyu sezer. | Open Subtitles | ربما يستشعر الأطفال بالخوف |
Sistem tehlike sezdiğinde kendini kapatıp tekrar başlıyor. | Open Subtitles | احتياطات امنية عندما يستشعر النظام الخطر يغلق ويعيد التشغيل من جديد |
Hava akımını hissediyor. | Open Subtitles | إنه يستشعر دفق الهواء |
Bir karides tehlikeyi hissediyor. | Open Subtitles | روبيان/جمبري), يستشعر الخطر) |
Lex bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyor. | Open Subtitles | ليكس) يستشعر وجود خطب ما) |
Niyetini anlamasın. Bu tür şeyleri hisseder. | Open Subtitles | ولكن لا تدع ذلك الشعور تعاظم الخاص بك، فإنه يستشعر الأمور. |
Mona herşeyi hisseder. | Open Subtitles | منى يستشعر كل شيء. |
Tehlikeyi sezer. | Open Subtitles | هو يستشعر خطرا قادما |
Sistem tehlike sezdiğinde kendini kapatıp tekrar başlıyor. | Open Subtitles | عندما يستشعر النظام الخطر يغلق ويعيد التشغيل من جديد |