"يستطيع الذهاب" - Traduction Arabe en Turc

    • gidemez
        
    • gidebilir
        
    • gidemeyeceğini
        
    Renan, zaten Meru'ya gidemez. Adam sakat, belki de ömür boyu, ciddiyim. Open Subtitles رينان لا يستطيع الذهاب لميرو هو ممكن أن يصبح مقعد لباقي حياته
    - Ha? O bu dünyayı bilmiyor. Kendi başına iblis genelevine gidemez. Open Subtitles أنه لا يعرف العالم لا يستطيع الذهاب لمبغي شيطان
    Bunu yaparsan, arabaya el koyarız... böylece arkadaşı da gidemez. Open Subtitles إن إستطعت عمل ذلك بعدها أستطيع حجز السيارة والاَخر لن يستطيع الذهاب إلى أي مكان
    Koltuk değnekleri verdiler.Doktor dikkatli olursa gidebilir dedi. Open Subtitles إنه يمشى بعكاز,الطبيب قال أنه يستطيع الذهاب إذا كان حذراً التغيير سيحسنه
    Eğer Brooklyn'deki daireye taşınırsan, gerçek okuluna gidebilir ve gerçek evinde kalabilir. Open Subtitles لو عدت للعيش في بروكلين عندها يستطيع الذهاب إلى مدرسته الحقيقية والبقاء في بيته الحقيقي
    Yatılı okula gidemeyeceğini söylemişsin. Open Subtitles لقد قال أنك أخبرته بأنه لا يستطيع الذهاب الى مدرسة إعدادية
    Dünya Bayanlar Hokey Kupası'na üç ay kaldı. Takım hiç idman yapmadan öylece gidemez. Open Subtitles البطوله الدوليه للهوكى نساء بعد 3اشهر والفريق لا يستطيع الذهاب هكذا بدون اى تدريب
    Bu takım Dünya Kupasına gidemez. Karar verilmiştir. Open Subtitles هذا الفريق لا يستطيع الذهاب لكأس العالم هذا ما قد تقرر
    - Fakir adamlar gidemez, Tess. - Birilerinin gitmesi gerek. Open Subtitles المسكين لا يستطيع الذهاب على أحد أن يذهب
    Küçük teknem daha ileri gidemez. Motor arızalı. Ciddi olamazsın. Open Subtitles القارب الصغير لا يستطيع الذهاب أكثر من ذلك هذا يضر المحرك
    Hiçbir yere gidemez. Depoya gidiyorum. Anlaşıldı. Open Subtitles تم التخلص من السيارة، لن يستطيع الذهاب إلى أي مكان
    Polise gidemez, çünkü kızı zor durumda kalır. Open Subtitles لا يستطيع الذهاب إلى الشرطة لأنّه سيدخل إبنته في ورطة
    Ancak burada hastaneye gidemez. Open Subtitles لكنّه لا يستطيع الذهاب إلى المستشفى هنا.
    Baron, yayan yürüyor, fazla uzağa gidemez. Open Subtitles البارون على قدمه هو لا يستطيع الذهاب بعيدًا
    Oğlumun soğuk algınlığı var ve hiçbir yere gidemez. Open Subtitles ابني مصاب بالزكام ولا يستطيع الذهاب لأي مكان.
    Ama hala onun hakkında kanıt topluyoruz ve bir yere gidemez. Open Subtitles نحن ما زلنا نجمع الأدلة عنه ولا يوجد مكان يستطيع الذهاب هو إليه
    Bu durumda Başkan Kongreye kurtarma paketiyle gidemez. Open Subtitles الرئيس لا يستطيع الذهاب إلى الكونجرس مع خطة الإنقاذ في الوقت الراهن
    Ben Eun Kyul'un takımında olacağım, ve Goo Jae Hee de oraya gidebilir. Open Subtitles سأكون في فريق يون جيول، وجو جاي هي يستطيع الذهاب إلى هناك
    Gitmek isteyen şükranımla şu anda gidebilir. Open Subtitles أيّ شخص يرغب في المغادرة يستطيع الذهاب الآن, بمباركة مني.
    Alu seninle birlikte öğrenci balosuna gidemeyeceğini söylemeye çalışıyordu çünkü birini buldu. Open Subtitles آلوو" جاء ليخبرك بأنه لا يستطيع" الذهاب للحفل معك لأنه لديه موعد غرامي

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus