Bu kadar uzakta olunca Güneş etrafındaki yörüngesi Zaman alır. | Open Subtitles | بهذه المسافة، فإن الدوران حول الشمس يستغرق وقتًا |
Bu da ya hiç zaman almaz ya da çok fazla Zaman alır. | Open Subtitles | وهذا قد يستغرق وقتًا بسيطًا أو وقتًا طويلًا. |
Yani, ekolojik iyileşme zaman alacak ama bence doğa kendini iyi etmenin yolunu bilir. | Open Subtitles | فالشفاء البيئيّ يستغرق وقتًا لكني أعتقد أن جروح الطبيعة تلتئم ذاتيًا |
Bu biraz zaman alacak. | Open Subtitles | سوف يستغرق وقتًا. |
Fakat Bizzy'nin müşterilerinin sırlarını ortaya çıkarmak düşündüğümden daha uzun sürecek. | Open Subtitles | ولكن الكشف عن أسرار عملاء (بيزي) يستغرق وقتًا أطول ممّا ظننت |
Ucuz ve anlamsız olabilir belki ama fazla zaman almaz. | Open Subtitles | لعلّه رخيص وتافه، لكنّه لن يستغرق وقتًا طويلًا |
Sanırım bir yere gelmek kanatlarımız olmadan daha uzun sürüyor. | Open Subtitles | أعتقد أن الذهاب للأماكن أصبح يستغرق وقتًا الآن بدون أجنحتنا |
Yara onarmak Zaman alır. | Open Subtitles | ترقيع الجروح يستغرق وقتًا |
Hem de çok. Sanırım biraz zaman alacak. | Open Subtitles | مقلق جدًا، قد يستغرق وقتًا |
Hem de çok. Sanırım biraz zaman alacak. | Open Subtitles | مقلق جدًا، قد يستغرق وقتًا |
Fakat Bizzy'nin müşterilerinin sırlarını ortaya çıkarmak düşündüğümden daha uzun sürecek. | Open Subtitles | ولكن الكشف عن أسرار عملاء (بيزي) يستغرق وقتًا أطول ممّا ظننت |
Bugünkü toplantı uzun sürecek gibi. | Open Subtitles | الاجتماع اليوم قدْ يستغرق وقتًا أطول. |
Ucuz ve anlamsız olabilir belki ama fazla zaman almaz. | Open Subtitles | لعلّه رخيص وتافه، لكنّه لن يستغرق وقتًا طويلًا |
Aynı anda render etmesi çok uzun sürüyor. | Open Subtitles | إن التزامن يستغرق وقتًا طويلاً بيننا وبين الغرفة. |
Bu günlerde bir yere gitmek daha uzun sürüyor artık. - Evet. | Open Subtitles | حسنًا ، الأمر يستغرق وقتًا أطول للذهاب لمكان ما هذه الأيام. |