Ve umarım o kalemi çalan da cehennemde tadını çıkarır! | Open Subtitles | و أتمنى أن يستمتع من سرق القلم بهذا في الجحيم |
- Çok eğleniyor ve unutmuş olabilir mi? - Öyle bir şey yapmaz. | Open Subtitles | ألا يمكن أنّه يستمتع بوقته ونسي أن يتصل لم يكن ليفعل هذا أبدا |
Dr. Chilton bu işkencelerden hoşlanıyor. | Open Subtitles | د . شيلتون يعرف كيف يستمتع بتعذيب سجنائة |
Özellikle de halkın ilgisini çekmekten hoşlanan biriyle. | Open Subtitles | خصوصا من يستمتع بالشهرة و الأضواء إلى هذه الدرجة |
Baksana, şimdi de bundan hiç keyif almıyormuş gibi davranıyor. | Open Subtitles | شكراً لك. أنظر، إنه الآن يتظاهر بإنه لم يستمتع بالأمر. |
Belki de sizin gibi iki çok güzel insanın arkadaşlığı hoşuna gidiyordur. | Open Subtitles | حسناً, ربما هو يستمتع برفقة شخصين إثنين ساحرين جداً |
- Benimle uğraşmayı seviyor. - Ben Sunil'in nerede olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | هو يستمتع بمضايقتي كثيرا أعرف أين يكون سونيل |
Tatil. Güneşin, sörfün ve renkli halkımızın keyfini çıkarıyor. | Open Subtitles | ، كان في عُطلة ، يستمتع بالشمس يتزلج و كل ما نفعله |
Çoğu maymun sudan hoşlanmaz ama uzun burunlu maymun yüzmeyi sever. | Open Subtitles | معظم القرود لديها نفور من الماء... لكن قرد الملمة... يستمتع بالسباحة |
- Aynı zamanda bir bardak kahvenin tadını çıkaramayacak kadar paranoyak. | Open Subtitles | مرتاباً فعلاً بحيث لا يستطيع أن يستمتع بكوب بسيط من القهوة |
Hayatın tadını sonuna dek çıkardı. Ve bu muhtemelen başarılı, doyurucu bir işi, ilgili bir ailesi olduğu ve sosyal hayata katılabildiği içindi. | TED | انه يستمتع بالحياة بكاملها. وربما كان هذا لأنه كان ناجحا، وظيفة مرضية أسرة مهتمة وكان قادرا على المشاركة اجتماعيا. |
Biraz daha zaman verin. O korkunun tadını çıkarsın. | Open Subtitles | أعطه المزيد من الوقت دعه يستمتع بتلك الصدمة التي أصابته |
Muhteşem bir parti. Herkes çok iyi eğleniyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | حفله عظيمه ,يبدو ان الجميع يستمتع بالوقت |
Seyirciyi sahnenin altında selamlarken eğleniyor mu? | Open Subtitles | و هل يستمتع بتصفيق الجمهور و هو اسفل المسرح ؟ |
O sadece gözde düşmanıyla oyun oynamaktan hoşlanıyor; benle | Open Subtitles | إنه يستمتع باللعب فقط عندما يلعب ضد خصمه المفضل ، وذلك أنا. |
Bazı hayvanlar bu tür şeylerden hoşlanıyor. | Open Subtitles | واحد من الحيوانات القليلة الذي يستمتع بهذا الشيء |
İnsanları seyretmekten hoşlanan tek kişi ben miyim? | Open Subtitles | أأنا الشخص الوحيد الذي يستمتع بمراقبة الناس؟ |
Bu oğlum Tamer. Gördüğünüz gibi kendisi Alhambra'daki gezimizden oldukça keyif alıyor. | TED | هذا إبني تامر. كما ترون يستمتع برحلتنا الرياضية في قصر الحمراء. |
Ona bakın! hoşuna gidiyor! hoşuna gittiğini görmüyor musun? | Open Subtitles | أنظر إليه إنه يستمتع بذلك أترى إنه يستمتع بذلك؟ |
Birileri silah taşıma yasasını seviyor herhalde. | Open Subtitles | هناك من يستمتع بالتعديل الثاني من الدستور |
Kısa süren haksız zaferinin keyfini çıkarsın. | Open Subtitles | لذالك , بين كسب أخبره أن يستمتع بالنصر القصير أنا سوف أربح |
Kim güzel kızarmış bir tosttan hoşlanmaz ki? | Open Subtitles | نعم خبز، من الذى لا يستمتع بشرائح الخبز المقرمشة؟ |
Aletler, nesneler, tamirat. Erkekler bunu yapmaktan hoşlanır. | Open Subtitles | الأدوات، الأشياء، تصليح الأشياء، هذا ما يستمتع الرجال بعمله |
Doktor taşaklarını avuçlayıp öksürmeni isterken sence zevk alıyor mu? | Open Subtitles | هل يستمتع الطبيب عندما يُمسك بخصيتيك ويطلبُ منك أن تَسعُل؟ |
Örneğin, avcılığı, ABD genelinde milyonlarca kişi tarafından zevk alınan bir sporu, seven insanlara bir göz atalım. | TED | دعونا ننظر مثلاً إلى من يحبون الصيد، وهي رياضة يستمتع بها الملايين في أرجاء الولايات المتحدة. |
Erkekse, birçok kadın tarafından memnun edilmek için. | Open Subtitles | والرجل خُلِق لكي يستمتع بالعديد من النساء |
Büyüyüp erkek olunca, öldürmenin zevkini öğrettim ona. | Open Subtitles | وهو فى طريقة ليصبح رجلاً . علمتة كيف يستمتع بالقتل |