Dünyadaki diğer her şey, beni rahatsız edebilecek veya dikkatimi dağıtacak her şey ortadan kayboluyor ve sadece ben kalıyorum. | TED | وكل شيء آخر في العالم، أي شيء آخر قد يضايقني أو قد يستحوذ على انتباهي، يبتعد بعيدًا، ومجرد أنني هناك. |
Ama sanırım beni rahatsız eden bir şeyi seninle konuşmamızın vakti geldi. | Open Subtitles | لكنني اعتقد انه الوقت الملائم لنجري حديثا بيننا عن شيء كان يضايقني |
Ağabeyinin ölümüyle harap olmuştu. Ama bu, olay yerinden ayrıldığımdan beri Canımı sıkan bir şeye açıklık getirebilir. | Open Subtitles | لكنه سيساعدنا على تفسير شيئاً يضايقني من أن تركنا مسرح الجريمة |
Kimseyi rahatsız etmiyorum. Kimse de beni rahatsız etmiyor. Sen de aynısını yapmaya başlasan iyi olacak. | Open Subtitles | لا أضايق أحداً ، ولا يضايقني أحد وأنت يجب أن تبدأ في عمل نفس الشيء |
Bu da canımı sıkıyor, ona bunları hissettirecek hiçbir şey yapmadım. | Open Subtitles | وهذا يضايقني, لأنّه ما من سبب يدفعه لذلك. |
Beni saplantı haline getirmişti. Ancak bir yerde kafama dank etti. | Open Subtitles | انا اسفه , انه يضايقني لكنه يشبه كلمة مرحباً |
Bu konudan rahatsızlık duyduğumu bilmiyorsunuz. Konuşmalıyım. | Open Subtitles | ما لا تعرفينه هو أن الأمر يضايقني أريد التحدث به |
- Birkaç haftadır beni taciz ediyor. | Open Subtitles | لقد كان يضايقني لعدة أسابيع الآن |
Görüyorsun, cesedle ilgili bir şeye takıldım bunu ilk defa gördüm ve canımı sıktı. | Open Subtitles | هذا يتوافق مع شيء لاحظته في الجثة أول ما رأيتها وهذا يضايقني |
Kimse bir şey söylemesin. İçerde kalırım. beni rahatsız etmez. | Open Subtitles | لا تنفذوا ما يطلبه, سأؤدي فترة سجني فلا يضايقني الأمر |
Müsaade edersen, kapıyı kapatacağım. lşık beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | سأغلق الباب، إذا كنت لا تمانع الضوء يضايقني |
Niyetim yoktu ve ortaya çıkması beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | لا أريد أن أتصرّف حيالها, لكن يضايقني الشعور بها. |
Ama eğri oturup doğru söylemem gerekirse senin gibi harika bir kızın, Gilles gibi bir hödükle olması beni rahatsız ediyor. | Open Subtitles | لكن يضايقني أن أرى فتاة ساحرة مع أخرق مثله. |
O zamanlar Canımı sıkan şeyleri şimdi çoktan aştım ben. | Open Subtitles | أيّا كان ما يضايقني حينها، لقد تجاوزته تماماً. |
Canımı sıkan bir kadın yerine böcekle konuşmayı tercih etmeleri değil. | Open Subtitles | الأمر لا يضايقني بأنّهم بالأحرى يودون التكلّم مع حشرةِ عن التكلّمِ مع امرأة |
Bak, uzun süredir Canımı sıkan bir şey var. | Open Subtitles | أنظر، هناك شيء كان يضايقني لوقت طويل |
Bütün bu olayda, beni en çok rahatsız eden şey ne biliyor musun? | Open Subtitles | وأتعرف ما أكثر شيء يضايقني في هذا الأمر؟ |
beni rahatsız eden şu Hristiyan olayları. Buralarda o kadar işe yaradığını görmüyorum. | Open Subtitles | أنة الشئ المسيحي الذي يضايقني أنا فقط لاأراة مستعمل كثيرا هنا |
beni rahatsız eden yükseklik değil, korktuğum şey yere çarpınca olanlar. | Open Subtitles | ليس الإرتفاع هو ما يضايقني ان التصادم هو ما يرعبني |
Pekala, söylediklerin beni neden rahatsız etmiyor biliyor musun? | Open Subtitles | حسناً ، أتعلم لماذا لا شيء من هذا يضايقني |
Senin düşündüklerin beni rahatsız etmiyor. | Open Subtitles | ما يضايقني بشأنكِ ليس تمامًا ما تظنينه. |
Herkes bu şiir hakkında canımı sıkıyor. Biraz koruyucu oldum. | Open Subtitles | يضايقني الجميع حول القصيدة وأصبحت دفاعية قليلاً |
Beni saplantı haline getirmişti. Ancak bir yerde kafama dank etti. | Open Subtitles | انا اسفه , انه يضايقني لكنه يشبه كلمة مرحباً |
Bana o kadar rahatsızlık vermiyor. | Open Subtitles | هذا لا يضايقني لهذا الحد |
- Beni taciz ediyor! | Open Subtitles | -اهدأ يا صاح -إنّه يضايقني |
- Evet, canımı sıktı bu. - Gördün mü? | Open Subtitles | نعم ، ذلك يضايقني |