Kraliçeyi feragat etmeye zorlayan... ve yoluna çıkan herkesi öldürecek adamdır. | Open Subtitles | وقد اجبر الملكه على التنازل وقد يقتل اي احد يعترض طريقه |
Yoluna çıkan ve çıkarlarını sarsan herkesi öldürecektir. | Open Subtitles | سيقتل كل من يعترض سبيله أكان صالحا أم طالحا |
Hırıldanıp piposunu temizledi. İtiraz edecekmiş gibi gelmedi bana. | Open Subtitles | كان مشغول بتنظيف الانبوب ولكنه لم يعترض على الفكرة |
İnsanların dişlerinin dökülmesi pek ala doğal görülebilirdi, fakat kimse diş macununa karşı eylem yapmıyor, en azından benim çevremdekiler için bu böyle. | TED | إنه من الطبيعي أن تفقد الناس أسنانها، لكن لا أحد يعترض على معجون الأسنان، على الأقل ليس من الناس الذين أعرفهم. |
Eğer Dedektif Curran'ın bir itirazı yoksa Dr. Garner'ın kalmasında sorun yok. | Open Subtitles | هو بخير إذا الدّكتور غارنر يجلس في إذا مخبر كيران لا يعترض |
Önümüze bir engel çıkmadığı sürece milyonlarca yıl böyle devam edebiliriz. | Open Subtitles | وطالما لا شيء يعترض طريقنا يمكننا أن نستمر على هذا الحال لملايين السنين |
Kendini, sürekli haklı görüp her şeyi yapabileceğini, herkesten üstün olduğunu sanıp, önüne kim çıkarsa çıksın zarar verebileceğini mi sanıyorsun? | Open Subtitles | أتظنك أفضل من الآخرين؟ أن لديك الحق لتفعل ما تريده؟ أن تؤذي من يعترض طريقك؟ |
Lanet su dolmaya devam edip yatağından taşar, kontrolden çıkar, yoluna çıkan tüm çiftlikleri ve köyleri silip süpürür. | Open Subtitles | المياه اللعينة تصب فوق ضفاف النهر خارجة عن السيطرة آخذة معها كل مزرعة و مدينة و كل ما يعترض طريقها |
Ve yoluma çıkan herkesi etkisiz hale getiririm. | Open Subtitles | قبل أن تموت هذه الشركة، ..وسأخرس أي واحد يعترض طريقي |
Uzun zaman önce, mekanik canavar öfkelendi ve yoluna çıkan herkese savaş açtı. | Open Subtitles | منذ زمناَ بعيد، جنّ أحد الوحوش الآليه وشن الحرب علي كل من يعترض طريقه |
Savunma bu basmakalıp belgelerin sunulmasına itiraz ediyor. | Open Subtitles | الدفاع يعترض على تقديم هذه الوثائق المكرّرة |
Sayın Hakim, savunma şiddetle itiraz ediyor ve 802 müzakeresi öneriyor ki böylelikle itiraz kararını vermeden önce, Sayın Hakim görüşmeyi dinleme fırsatı yakalayabilir. | Open Subtitles | سيادة القاضي، الدفاع يعترض بشدة و يطلب عقد مؤتمر خاص حتى يتمكن سيادته من سماع المناقشة قبل الحكم على الاعتراض |
Yeğeniniz akrabalarıma itiraz etmedikten sonra size ne? | Open Subtitles | اذا كان ابن اخيك لا يعترض على علاقاتي، فهذا لايمكن بان يكون مهما لك. |
Farklı ırktan komşusu olmayanlar ırklar arası evliliğe 2 kat daha fazla karşı çıkma eğilimindeler. | TED | الاشخاص الذين لاجيران ملونين لهم احتمال ضِعفهم اقرب أن يعترض علي زواج الأعراق المختلفة، من المؤيدين له. |
Bana karşı çıkılmasından hoşlanmam, bana itaat edilmesini isterim! | Open Subtitles | لا أحب أن يعترض الناس طريقي أريد أن يتم طاعتي |
Anne babaların ise bir itirazı olmadı, çünkü biz hayat kurtarmaya çalışıyorduk ve bu bir hayat kurtarıcı idi. | TED | ولم يكن يعترض اي والد على ذلك .. لاننا كنا نحاول انقاذ حياتهم وكان هذا هو طوق النجاة |
İtirazı olan yoksa bir seans düzenlemek istiyorum. | Open Subtitles | إذا لم يعترض أحد سوف أحاول عمل جلسه الليله |
Saçların engel oluyor. Başını indir, başını indir. | Open Subtitles | شعرك يعترض طريقي أخفضي رأسك , أخفضي رأسك |
Kibrinin, pervasızlığının önüne geçmesine şükretmeliyim sanırım. | Open Subtitles | أفترض أني سأكون مُمتن إن تركت غرورك يعترض طريق إستِهتارك. |
O küçük kızı ve yoluna çıkacak herhangi birini öldürmek için burada. | Open Subtitles | إنّه هنا ليقتل تلك الطفلة الصغيرة وأىّ شخص يعترض طريقه |
Karşıma çıkanlarla besleniyorum. | Open Subtitles | أتغذى على من يعترض طريقي |
Ve ne senin ne de başkasının yoluma çıkmasına müsaade edeceğim. | Open Subtitles | ولن تسمح لكِ أو أيّ شخص آخر بأن يعترض طريقي. |
Silah verip önlerine çıkanı vur izni verdi onlara. | Open Subtitles | وقدم لهم بنادق ألية ومنحهم تصريحا باطلاق النار ضد أيا من يعترض طريقهم |