Kötü haberse, görünüşe göre kalp krizinin neye benzediğini bilen tek adamı kovmuşum. | Open Subtitles | والأخبارُ السيئة هي أنّنا طردنا الرجل الوحيد الذي يعرفُ كيف تبدو الأزمةُ القلبيّة |
Ne söyleyecegini bilen ve her zaman takas edecegi bir seyleri olan birisi. | Open Subtitles | الشخص الذي يعرفُ مالذي عليه قوله، ودائماً ما لديه شيء، ليُبادله |
Bazılarınız bilir belki, son yüzyıl boyunca bazı akademik daireler içinde çok popülerdi. | TED | خلال نهاية القرن الماضي، كما يعرفُ بعضكم كان شائعًا في أوساط أكاديمية معينة. |
Gurubu bile tanımıyor. Hayranı değil. | Open Subtitles | إنّه لا يعرفُ الفرقة حتّى إنّه ليس بمشجّع لها. |
Bir çocuk var; annesi koluna iğne yapıyor, ve kendinden geçiyor. Çocuk annesinin ona neden yemek yapmadığını bilmiyor ve bu gece aç yatıyor. | TED | هناك طفل قد حقنت والدته ذراعها بإبرة مخدرات وغابت عن الوعي، ولا يعرفُ لماذا لم تحضر له العشاء، ويذهبُ إلى فراشه جائعًا تلك الليلة. |
Sonra bir gün, herkes adımı biliyordu. | Open Subtitles | وفي يوم من الأيام أصبح الجميعُ يعرفُ إسمي |
Birileri bir şey biliyordur. | Open Subtitles | شخصٌ ما يعرفُ شيئاً ما |
Kimse senin neler yapabileceğini bilemez. Sen bile. | Open Subtitles | لا أحد يعرفُ لقدراتك حدًّا، ولا حتى أنت نفسك. |
Ayrılıp herkesle konuşalım, mutlaka bir şey bilen birileri vardır. | Open Subtitles | تحدث إلى الجميع مؤكدٌ انّ احدهم يعرفُ شيئاً؟ |
Göklerin iradesini bilen Veliaht Prens'in kulunu Goryeo'daki herkes tanır. | Open Subtitles | الشخص الذي يعرفُ بشأن إرادة السماء هو موضوع لوليّ العهد جميع من في كوريو يعرفون ذلك |
Aklıma gelen şey, sizin gibi Latince bilen birinin kadının eliyle duvara "Fatum nos iungebit" yazdığı. | Open Subtitles | والآن، كل ما أستطيع التفكيرُ به أن شخصاً، يعرفُ اللغة مثلك جعل تلك الآنسة تكتبُ هذه الجملة بيدها على الحائط |
O şirkette o sensörlerin hatalı olduğunu bilen tek kişininin ben olmadığını biliyorum. | Open Subtitles | إني لستُ الشابَ الوحيد بتلك الشركة الذي يعرفُ بأن الأجهزة الإستشعارية كانت ذات عيوب. |
Bağışıklık sistemimizin kötülere de ihtiyacı vardır böylece neyi arayacağını bilir. | TED | يحتاجُ نظامنا المناعي إلى السيء كذلك، فإنه يعرفُ ما يبحثُ عنه. |
Oyun geliştiriciler, arka uç verilere bakarak bir oyuncunun yeteneğine ilişkin birçok şey öğrenebileceğinizi bilir. Bir oyuncu nerede duraksar? | TED | يعرفُ مطورو الألعاب بأنه يمكنكم معرفة الكثير حول مهارات اللاعب بالنظر إلى معطيات المرحلة النهائية: أين توقف اللاعب؟ |
Ve geleneklerimizden dolayı her birimiz onun kim olduğunu ve Tanrı'nın ondan ne beklediğini bilir. | Open Subtitles | و بسببِ تقاليدنا كلّ واحدٍ منّا يعرفُ من هُوَ وماذا يتوقّع منه الربّ ليفعله |
Ve bu adam o çocuğu artık tanımıyor bile. | Open Subtitles | كما أنَّهُ لا يعرفُ ذلكَـ الشخصَ بعد الآن |
O kimseyi tanımıyor. | Open Subtitles | إنه لا يعرفُ أحـداً. |
Buradaki sorun ise, kimsenin bu iki harfin temsil ettiği şeyi bilmiyor olmasıdır. | TED | المشكلة مع ذلك هي: يبدو أنه لا أحد يعرفُ إلى ماذا يرمزُ هذان الحرفان. |
CDC'de kimse ne olduğunu bilmiyor yani Madison Square garden ortasında. | Open Subtitles | ولا أحد يعرفُ شيئاً في مركز السيطرة على الأمراض إذاً، لم يتم إسقاط قارورة تحوي فيروس الجدري |
Fark eden bir şey yok, çünkü zaten biliyordu. | Open Subtitles | لا يهم, لأنهُ كان يعرفُ مسبقًا. |
Belki bir şeyler biliyordur. | Open Subtitles | ربما يعرفُ شيئاً. |
Erotik rüyalar... bir çocuk bunu kıymetini bilemez. | Open Subtitles | الأحلام الجنسية... . لا يعرفُ الفتى مدى روعتها |
Kim olduğunu biliyor ve söylemiyor. | Open Subtitles | أنهُ يعرفُ مَن فَعلَها و لا يُريدُ إخباري |