Sayısız durumda bana büyük bir şey üzerinde çalıştığını söyledi. | Open Subtitles | في مناسبات عديدة أخبرني أنه كان يعمل على مشروع كبير |
Bizim için iyi olacak bir şeyler üzerinde çalıştığını söyledi. | Open Subtitles | قال أنّه كان يعمل على شيءٍ سيكون مُفيداً لنا جميعاً. |
Onları araştıran bir polis olduğunuzu düşünüyorlarsa bir dava üzerinde çalışan zararsız bir avukat olduğunuza onları ikna etmelisiniz. | Open Subtitles | إن اعتقدوا انك شرطي وعملك يدور حولهم فمن الأفضل ان تقنعهم انك مجرد محامي غير ضار يعمل على استئناف |
Tedaviyi toz hale getirmek için bir deney üzerinde çalışıyormuş. | Open Subtitles | وكان يعمل على تجربة لتحويل نسختي حقن السائل من علاج إلى مسحوق |
Chapel, Robinson'un üstünde çalışıyor. İlk atışlarda skor yok. | Open Subtitles | تشابل ، يعمل على ٌ روبنسون ٌ قاع الجولة الأولى ، لا نتيجة تذكر |
Michael'ın babası bilgisayar adı verilen bir şey üzerine çalışıyordu. | TED | وقد كان والد ميشيل يعمل على الكمبيوتر في تلك الاثناء |
Kimin için çalışıyor? | Open Subtitles | لحساب من تعتقد ان هذا الشخص يعمل على اية حال؟ |
Bence, Craig Horning üzerinde çalıştığı proje yüzünden öldürüldü. | Open Subtitles | أعتقد كريج هورنينج قتل لأن المشروع الذي هو كان يعمل على. |
Yani Oliver, size Hoke'un ne üzerinde çalıştığını söyledi. | Open Subtitles | وقال اوليفر لذلك عليك هو ما يعمل على هوك. |
McKay Çoğalıcıları kapatacak bir program üzerinde çalıştığını söylemişti. | Open Subtitles | مكاي قال انه يعمل على اعداد برنامج لإغلاق الريبليكيتورز |
Babanın bir plan üzerinde çalıştığını biliyordum ama beni bir geçitten geleceğe göndereceği aklıma gelmemişti. | Open Subtitles | عرفت أن أباك يعمل على خطة لم أظن أنه سيرسلني خلال بوابة عبر الزمن |
O vakalar üzerinde çalışan biri onu izlediğini düşünebilir. | Open Subtitles | لكن اي كان من يعمل على تلك القضايا يظن انك تراقبينه |
Pentagon için "Prometheus" üzerinde çalışan sivil bir mucitti. | Open Subtitles | لقد كان المبتكر المدنى الذى يعمل على مشروع البروميثيوس للبنتاجون |
Kocanızın hastalığı ile ilgili yeni bir tedavi üzerinde çalışan ekibin bir parçası. | Open Subtitles | هو عضو من فريق العمل الذي يعمل على العلاج الجديد لمرض زوجك |
Meğer şirketi kurtarmaya ve tamamen yeni bir teknoloji üzerinde çalışıyormuş. | Open Subtitles | اتّضح أنّه يعمل على شيء سيحدث ثورة تقنيّة وينقذ الشركة. |
Az önce Staten Adası'nda, saldırganın tarifine uyan birini yakaladık ve bir dağ aslanı üzerinde çalışıyormuş. | Open Subtitles | لقد وجدنا للتو في منطقة جزيرة ستاتن شحصاً يتوافق مع صفات القاتل وكان يعمل على اسد الجبل |
Müdürüm bir panzehir üstünde çalışıyor. | Open Subtitles | لكن مدير المشروع كان يعمل على تعديل ترياق |
Ekip profil üzerinde çalışıyordu ve sanırım bir şey bulduk. | Open Subtitles | الفريق كان يعمل على الوصف و نظن ان لدينا شيئا |
Latnok'a göre, Brian Taylor yıllardır kendi çıkarları için çalışıyor. | Open Subtitles | طبقاً إلى لاتنوك , براين تيلور كان يعمل على اهتماماته الخاصة لسنوات |
Başımdan tek savdığım kişi şu büyük bilim adamı. Şimdi üzerinde çalıştığı şey. ...gizli bir proje. | Open Subtitles | الشخص الوحيد الذي تخلصت من هو العالم الكبير والآن هو يعمل على بعض |
- Ah, haklısın. Yeni oyunuyla ilgileniyor. | Open Subtitles | أجل، ذلك صحيح إنه يعمل على مسرحيته الجديدة |
Frank başka bir arama izni için uğraşıyor. Bunu anlamıyorsunuz. Bu adamlar profesyonel. | Open Subtitles | فرانك يعمل على تفويض آخر هؤلاء الرجال محترفون |
Gelecekteki füzyon bombası üzerine çalışıyor. | Open Subtitles | إنه يعمل على صنع القنبلة الهيدروجينية القادمة |
Görsel sistem üzerine çalışan 12.000'i aşkın nörolog var; retinadan görme merkezine, sadece görsel sistemi değil, aynı zamanda beynin nasıl çalıştığına dair genel esasları belirlemek adına çalışıyorlar. | TED | في الواقع، هناك أزيد من 12,000 عالم أعصاب يعمل على النظام البصري، انطلاقا من الشبكية حتى القشرة البصرية، في محاولة ليس لفهم النظام البصري وحسب بل أيضا لفهم المبادئ العامة التي قد يكون الدماغ يعمل بها. |
Beaumont'ta, Harrison Caddesi'nde oturuyorduk babam bahçede kamyonuyla uğraşıyordu... ..annem de evde işlerini yapıyor, yemek falan hazırlıyordu. | Open Subtitles | كُنا نعيش في بومانت في هاريسون أبي كان يعمل على سيارتي في الباحة الخلفية و أمي كانت تُنظف أو تعد الغداء |
Kriz bitirmede işe yarıyor, ama tabii ki aynı zamanda doğrudan beyin sinapsislerine bağlanıyor. | Open Subtitles | إنه يعمل على نهايات الخلايا العصبية، بالطبع، لكنه أيضاً يتصل مباشرةً بموصلات الدماغ. |
Bu binadaki birisi buna benzer bir şey üzerinde çalışıyor. | Open Subtitles | شخص ما في هذا المبنى يعمل على شيء مثل ذلك |