"يفرض" - Traduction Arabe en Turc

    • bir
        
    • müdahalesini
        
    İnsanlar üzgün olduğunda adet olarak sıcak bir içecek ikram edilir. Open Subtitles عندما يتضايق الناس العرف الثقافي يفرض أن تجلب لهم مشروبات حارة
    o da şudur ki sizin ne kadar derine gidebileceğinize bir sınır getirir, TED يفرض بعض القيود على مدى أي عمق يمكنك الذهاب
    Gelecekten kaygı duymak çok güçlü bir his. TED إن الانشغال بقلق بشأن ما هو قادم يفرض نفسه علينا.
    Bu bir cemiyete bir mimariyi dayatmak değildi, bu onlara araçları ve alanı vermekti, kendi istedikleri gibi inşa etmeleri ve yetiştirmeleri için. TED هذا لم يفرض نظام عمارة معين على السكان المحليين وإنما كان يعطيهم الأدوات والمجال الذي يمكنهم من إعادة البناء والتوسع بالطريقة التي تناسبهم.
    Özellikle, Anayasa'daki On dördüncü değişiklik; eyalet hükümetinin, vatandaşlarına kötü muamele etmesini yasaklarken özel kişiler vatandaşlara kötü muamelede bulunduğunda hükûmet müdahalesini zorunlu kılmıyor. TED وتحديدًا، التعديل الرابع عشر من الدستور، الذي يُحرِّم على حكومات الولايات استغلال مواطنيهم، وهو لا يفرض على حكومات الولايات التدخل لمنع أطراف خاصة من استغلال مواطنيهم.
    Bu, sevgili arkadaşlar, gezegen üzerindeki insan etkisinin ne kadar önemli bir ölçekte olduğunu gösteriyor. TED وهذا، أصدقائي الأعزاء، يفرض على الكوكب ضغطاً بشرياً هائل التبعات.
    Bu nedenle uzun dönemli bir bakış açısına sahip olmalı, ancak bunun etkilerini 10 yıllık süreçler halinde ölçmeliyiz. TED وهذا هو الذي يفرض علينا العمل بمفاهيم طويلة الامد ولكن علينا ان نقيس النتائج كل 10 سنوات
    bir adamın kendisine bayılmayacak bir kıza baskı yapmasından nefret ederim. Open Subtitles مالاافهمه ، هو كيف لرجل مثلك يفرض نفسه على فتاة لاتريده ؟
    Onu cezalandırmak ister gibi bir hali var, tıpkı bir Tanrı gibi Open Subtitles يريد أن يفرض حكمه عليها, كما لو كان إله.
    Ve bir doktor olarak benim görevim de bu şeyin nasıl yayıldığını bulmak. Open Subtitles وعملي كطبيبة يفرض علي معرفة إذا ما كان وكيف ينتقل.
    "Eğer konu ile ilgili şartlarda bir değişiklik olursa, kendisinin müfreze komutanlığına atanmasını şiddetle tavsiye ederim." Open Subtitles أنا أرشحه بشدة ليتم إعتباره كقائد للفصيلة القادمة عندما يفرض الوضع نفسه
    Bu muallağa saygı göstermek gibi bir zorunluluğumuz var. Open Subtitles لدينا التزاماً يفرض علينا احترام ذلك الشك
    Göklerin kanunları dünyevi hayata bir daire altında hükmeder. Open Subtitles يفرض قوانين الحياه الدنيوية تحت الدائرة داخل المربع كل واحد له مكانه الصحيح والمناسب
    Yalnız doğdunuz, ve yalnız öleceksiniz, ...ve bu dünya, üzerinize yalnızca bir kurallar demeti serper. Open Subtitles تولدين وحيدة وتموتين وحيدة والعالم يفرض عليك القوانين فحسب
    Kendi fikirleri olan prodüktörlerin aktörlerin dikkatlerini dağıtmadan rahatça konuşabildiğim bir fırsattır benim için. Open Subtitles هذا يسمح لي بالتكلم معهم بحرية دون أن يفرض منتج أفكاره
    Yani istediği zaman, diplomatik pasaportla herhangi bir kısıtlama olmadan istediği yere gidebilir. Open Subtitles المدير العام يعامل معاملة الوزير، وعمله يفرض عليه أن يتنقل
    Kimse göğsündeki gücü bir Bengal Kaplanıyla süslemeye zorlanmamalıdır bu bağlamda, bu emirleri destekleyen Karınca Ordusu olmalıdır. Open Subtitles لا يجب أن يُِِِجبر أحدٌ على زخرفة صدره بنمر بنغالي عندما يفرض الحسّ المشترك وجود نملة جيش
    Ne yaptıysam kendi başıma yaptım. Kimse bana bir şey demedi. Open Subtitles - ما فعلته كان بارادتي لم يفرض علي احد القيام بشيء
    İyi bir üstat, kendini bilinmeyene sürüklemez. Open Subtitles المعلّم الحكيم لا يفرض نفسه على أشخاص غير مستعدّين.
    Anayasal kusurun sonuçları, özel kişilerin uyguladığı cinsiyet şiddetine karşı, ulus devletlerin müdahalesini ve vatandaşlarını korumasını bir insan hakkı olarak öngören uluslararası hukukla doğrudan çelişmekte. TED القانون الدستوري الناتج عن هذا يخالف بشكل مباشر القانون الدولي، والذي يفرض على الدول القومية التدخل وحماية المواطنين ضد العنف الجنسي المطبَّق من قبل أطراف خاصة باعتبار هذا من حقوق الإنسان.
    Aslen 1923'te teklif edilen Eşit Haklar Tasarısı, kanunlar önünde cinsiyet eşitliğinin garantisini veriyor, tıpkı kampüste uygulanan 9. Başlık gibi; anayasal değişiklik, eyalet müdahalesini zorunlu kılıyor ve cinsiyet şiddetine, cinsiyet ayrımcılığının yasaklanan biçimi olarak değiniyor. TED الذي تم اقتراحه سنة 1923، إذ سيضمن تعديل الحقوق المتساوية مساواة بين الجنسين في إطار قانوني، وعلى غرار الفصل التاسع في الحرم الجامعي، يمكن لهذا التعديل الدستوري أن يفرض على الولايات التدخل لمواجهة العنف الجنسي كشكل من أشكال التمييز الجنسي.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus