Tamamen dümdüz uzanmaları için onları ikna etmesi gerekiyor. O yüzden... | Open Subtitles | يجب أن يقنعهم بالكذب أنه لا يزال معهم لذا, أنت تعرف |
Birisinin içkisine dökmek ya da hapın güvenli olduğuna onları ikna etmek zor değildir. | Open Subtitles | ليس من الصعب أن تدس بشراب أحدهم أو أن يقنعهم أن حبة الدواء آمنة |
Polise gidip Margot'nun hiç de yalan söylemediğine onları ikna edecek bir hikaye anlatmalısın. | Open Subtitles | تذهب للشرطة وتخبرهم بقصة ما أي شيء يقنعهم بأن " مارغو " لم تكذب |
Semmelweis çıktı, insanları, esas olarak da başka doktorları... mikrop denen bu mini minnacık, göze görülmez kötü şeylerin... insanların vücuduna girip onları hasta ettiğine ikna etmeye çalıştı. | Open Subtitles | سيميلويز سيميلويز كان يأتى دائما ويحاول اقناع الاطباء الآخرون وأن يقنعهم بوجود تلك الاشياء الصغيرة والمخيفة التى تدعى الجراثيم |
Semmelweis çıktı, insanları, esas olarak da başka doktorları... mikrop denen bu mini minnacık, göze görülmez kötü şeylerin... insanların vücuduna girip onları hasta ettiğine ikna etmeye çalıştı. | Open Subtitles | سيميلويز سيميلويز كان يأتى دائما ويحاول اقناع الاطباء الآخرون وأن يقنعهم بوجود تلك الاشياء الصغيرة والمخيفة التى تدعى الجراثيم |
- Bu onları ikna edecektir. - Kalabalığı tahliye etmek vakit alacaktır. | Open Subtitles | . يجب أن يقنعهم ذلك - . سيستغرق وقت لإجلاء هذا الحشد - |
Başkan Franklin Roosevelt ise onları ikna etme çabası içinde. | Open Subtitles | الرئيس (فرانكلين روزفيلت) يحاول أن يقنعهم بالعكس |
Konuşmacı olan Altı şimdiye kadar onları ikna edemediyse bizim söyleyeceklerimiz hiç işe yaramaz. | Open Subtitles | (السادس) هو المتحدث إن لم يقنعهم في الوقت الحالي لا شيء مما نقوله سوف يغير اي شيء |