Nasıl olur anlamıyorum. Belki bir hastalıktan. Belki de çok fazla viskiden! | Open Subtitles | لا أعلم هل هو بسبب المرض أو إنه كان يكثر من الويسكي |
Botsvana AIDS'in çok olduğu bir yer, Mısır pek fazla AIDS olmayan bir yer. | TED | بتسوانا من الدول التي يكثر فيها الإيدز بينما مصر من الدول التي يقل فيها الإيدز |
Liderlik geliştirme için çok daha fazla yatırım olurken, liderlikteki eksiklikler neden giderek artıyor | TED | لماذا الفجوات القيادية مستمرة في الاتساع في الوقت الذي يكثر فيه الاستثمار في تنمية المهارات القيادية ؟ |
Bu sorunu daha iyi kavrayabilmemiz için sizi büyük bir düşünür ile tanıştıracağım. Büyük bir fikir ortaya atacağım ve size çok önemli bir soru yönelteceğim. | TED | لكي نتمكن من الإحاطة علمًا بهذا التحدي، سوف أعرّفكم على مفكر كبير، سوف أعرض فكرة مهمّة، وسوف أطرح سؤالا يكثر تداوله. |
Ben onu tanımıyordum adını da bilmiyordum çünkü çok konuşkan biri değildi. | Open Subtitles | لم يخطر لي قطّ أن أسأله لم يبدو ذلك مهماً لم يكن يكثر الكلام |
Bu kasabada çok kişi Jekyll ve Hyde ayağı yaptı ama içlerinde hâlâ aynı insanlar. | Open Subtitles | يكثر الذين تمتعوا بشخصية مزدوجة في هذه البلده لكن في الصميم يبقون الشخص نفسه |
Belli ki birisi çok fazla peynir yemiş. | Open Subtitles | لكن واضحاً أن أحداً ما كان يكثر من المقرمشات المجانية |
Depresyona girdi. çok içmeye başladı. | Open Subtitles | أصبح مكتئباً و أخذ يكثر من إحتساء الشراب |
Hedefimizi unutmayalım. Hem merak etme, çok terlediğin kısımları çıkaracağım. | Open Subtitles | توجيه النظر إليك مباشرة ولا تقلق سأحرر الأجزاء التي يكثر بها تصبب عرقك |
Örneğin, bugün açıklanacak olan İngiliz kriketi finalinin çok tartışmalı olacağını söylemiştik. | Open Subtitles | كمثال، أكثر ما يُتحدث عنه الآن و يكثر حوله الجدل.. سوف يُذاع الإعلان النهائي لفريق الكريكت الإنجليزي اليوم |
Tepelerine cehennemi yağdıralım. Mike, sen olduğunda daha çok eğleniyorum. | Open Subtitles | سأجعلها تبدو و كأن الجحيم يهطل عليهم مايك ، بوجودك يكثر المرح |
Tepelerine cehennemi yağdıralım. Mike, sen olduğunda daha çok eğleniyorum. | Open Subtitles | سأجعلها تبدو و كأن الجحيم يهطل عليهم مايك ، بوجودك يكثر المرح |
Aile hekimime gitmedim çünkü çok soru soruyor. | Open Subtitles | لم أذهب إلى الطبيب الباطني، لأنّه يكثر من الأسئلة |
Bir gece çok içtikten sonra her zamanki gibi kötü bir maç geçirdikten sonra kavga ederdi. | Open Subtitles | ليلة تلو الاخري كان يكثر من الشراب، وتشاجر معي مثلما يفعل بعد مباراة سيئة. |
Bugünlerde siz Amerikalıların çok fazla başkanı var. | Open Subtitles | يكثر الرؤساء في هذه الأيام عندكم أنتم الأميركيين |
Bu basit uygulamaya göre, hibe sahiplerinin bu bölgelerde henüz bir okulu finanse etmediğini görüyoruz. Okula gitmeyen çocuk sayısının en fazla olduğu bölgelerde yeni sorular ortaya çıkıyor: Kalkındırma yardımları yardımımıza en çok ihtiyaç duyanlara gerçekten ulaşıyor mu? | TED | يكشف هذا المزج البسيط أن الجهات المانحة لم تمول أياً المدارس في المناطق التي يكثر فيها عدد اﻷطفال بدون مدارس مما يثيرأسئلة جديدة. هل المساعدة الإنمائية تستهدف من هم الأكثر حاجة إلى مساعدتنا؟ |
Sanki çok hardal yiyormuş gibi geldi bana. | Open Subtitles | ولكن يبدو أنه يكثر من تناول الكستردة. |
Kızı sırf birkaç şişe daha fazla bira satabilmek için istiyor. | Open Subtitles | يكثر من الفلفل الحار في الصلصة ليبيع المزيد من المشروبات. |