Eğer esas nesne bir insansa, kızımı geri getirebilme ihtimali akla mantıklı geliyor. | Open Subtitles | وإذا كان الغرض الآولى شخص فمن المنطقى أن يكون قادراً على أعادة إبنتى |
Ama görenler ve kahinler bir listesini yaptık ve öngörmek mümkün olabilir herkes onu geri almak için mücadele etmek gerekir kim. | Open Subtitles | . لقد صنعت قائمة بالعرافين و الحكماء و أي أحد قد يكون قادراً على التنبؤ . من يجب أن نقاتل حتى نستعيده |
Ve bunu bildiğiniz için sizinle çalışamazdı, bu yüzden sizinle bir anlaşma yaptı. | Open Subtitles | وقام بعقد صفقة معك بعلمه أنّه لن يكون قادراً على العمل من جديد. |
Yoksa o sadece aşağılanmışların tahammül edebilmeleri için kullandığı bir ilaç mı? | Open Subtitles | أم أن هذه الكلمة هي مجرد تخدير هل يستعملها الذليل لكي يكون قادراً على التحمل؟ |
Sinagogda kendisine iyi bir yer edinemez. | Open Subtitles | سيقتل هذا أبي لن يكون قادراً على الحصول على مقعد جيد في الكنيس |
bir aktör herhangi bir rolü yapabilir, değil mi? | Open Subtitles | على الممثل أن يكون قادراً على تمثيل أي دور كان, أليس كذلك؟ |
Mersi, bu doğru. bir katil ya da kurban rolü oynayabilmeli, ve şarkı söyleyebilmelidir. | Open Subtitles | كلامك صحيح, يجب على الممثل أن يكون قادراً على لعب دور القاتل |
Arıların herhangi bir türünden insanı yeterli sayıda arı soktuğu zaman bunun öldürücü olduğu kanıtlanmıştır. | Open Subtitles | أي نوع من النحل يمكن أن يكون قادراً, على أن يلسعك العدد الكافي منها. |
Bence bir şey yaptığınızda insanların yüzüne bakabilmelisiniz. | Open Subtitles | على الشخص أن يكون قادراً على مواجهة الناس بعد ذلك |
...ayın üzerinde sahneye sükseli bir giriş yapmalı diye düşünüyordu. | Open Subtitles | يجب أن يكون قادراً على كسب الكثير من الاهتمام إذا خرج مع قمر |
Ama Sharon ve Dan, Kanada'da Lauren'ın yüzüne gülümseme yerleştirebilecek bir cerrah bulmuşlar. | Open Subtitles | لكن شارون و دان عثرا على جراح في كندا ربما يكون قادراً على رسم الابتسامة على وجه لورين |
Allahtan, doktorluğun bir kısmı da doğaçlama yapabilmektir. | Open Subtitles | لحسن الحظ, من مهمة الطبيب أن يكون قادراً على الإرتجال |
Berlin bir ön cephe olacak. Şehri korumayı başaramayacak. | Open Subtitles | اذا وضع برلين كخط دفاع أمامي لن يكون قادراً على الاحتفاظ بالمدينة |
Berlin bir ön cephe olacak. Şehri korumayı başaramayacak. | Open Subtitles | اذا وضع برلين كخط دفاع أمامي لن يكون قادراً على الاحتفاظ بالمدينة |
Ev alabilecek, yeni bir araba alabilecek. | Open Subtitles | سوف يكون قادراً على شراء منزل سوف يكون قادراً على شراء ملابس جديدة |
Sanık, küçük bir parayla, ülkeyi bir uçtan öbür uca dolaşma konusunda ne kadar başarılı olduğunu, zaten gösterdi. | Open Subtitles | المتهم أظهر براعة كبيرة في أن يكون قادراً على السفر بمبالغ صغيرة |
Onu tanıyan sensin, birini öldürebilecek bir adam gibi mi görünüyordu? | Open Subtitles | حسناً, لقد قابلته. هل أوحى لك على أنّه ذلك النوع الذي يكون قادراً على القتل؟ |
eğer bir düşmanı yok etmek isterseniz embriyonik aşamalrda bir çok şey yapılabilir dünyadaki birkaç ülke bu teknolojiyi geliştirmek için ulusal düzey(ulusların düzeyi) programı yürütüyor önümüzdeki on yirmi yılda yapacaklar daha büyük değişimler göreceğiz | Open Subtitles | أو قد يكون قادراً على إختراق فتحات في الأوعية الدموية إذا أردت تحطيم خصم واليوم يجري العمل الشاق في المراحل الأولى |
bir takım onları halledip hedefi yok etmeye yeter. | Open Subtitles | ولكن سرب واحد يجب أن يكون قادراً على مواجهتهم وتدميرهم |
Bunlardan bir tanesi, birden fazlası, hayat için elverişli koşullara sahip olmalı. | Open Subtitles | بالتأكيد إحداها، أو أكثر من واحد منها يجب أن يكون قادراً على دعم الحياة |