Bu şeyin dokunduğu herşeyin şeklini alabildiğini mi söylüyorsun? | Open Subtitles | انت اخبرتني ان هذا الشيء يستطيع التحول لأي شيء يلمسه او يراه |
İnsanın dokunduğu herhangi bir şey sık sık iz bırakır. | Open Subtitles | أي شيء يلمسه الشخص بإستمرار قد يبقى خلفه |
Aynen öyle. Ama sadece gönderenin dokunduğu bir yer var. | Open Subtitles | تماما، لكن يبقى مكان واحد لا يلمسه إلا المرسل. |
- Senin silahın da oldukça güzelmiş. - Üzgünüm. Kimsenin dokunmasına izin vermiyorum. | Open Subtitles | مسدس جيد ايضا ذاك الذي معك معذرة انا لا ادع احدا يلمسه |
Peki, Debra'nın yaptığı bu yiyecekler ne olacak? Kimse dokunmadı bile. | Open Subtitles | ولكن ماذا عن كل هذا الطعام الذي صنعته ديبرا ولم يلمسه أحد؟ |
"Öyle herkes dokunamaz" gibi şeyler söylemeyin lütfen. | Open Subtitles | من فضلك لا تقولي "انه قيم جدا لكي يلمسه اي شخص |
Hiç kimse ona dokunmayacak. | Open Subtitles | لن يلمسه أحداً منكم هذا هو اليوم الذي انتظرته طويلاً |
Taktik aynı, ama Morris'i bırakın. Kimse ona dokunmasın. | Open Subtitles | نفس الخطة ولكن دعوا موريس يمر لا يلمسه احد |
Canı gönülden umut ediyorum ki yarattığım şey, dokunduğu her şeyden enerji ve besin emerek büyür ve gelişir. | Open Subtitles | أتمنى بصدق أن صنعي ينمو ويزدهر يستخلص الطاقة والغذاء من كل ما يلمسه |
dokunduğu herşeyin kuruyup öldüğünü söylemenin nazik yolu. | Open Subtitles | هذه طريقة لطيفة لتقولين بأن كل شيء يلمسه يذبل ويموت |
Vay, şey, o adamın dokunduğu her şey altın oluyor. | Open Subtitles | ياللروعة, كل شيء يلمسه هؤلاء الرجال يتحول الى ذهب |
Ter bezleri üzerinden geçiyor, ...bu da taşıyıcının derisinin her tarafına yayıldığı anlamına gelir. dokunduğu herkese hastalığı bulaştırıyor. | Open Subtitles | هذا يعني أنه في كل أنحاء جسد الحامل إنه يصيب كل ما يلمسه |
Bishop dokunduğu her şeyi anında moleküllerine ayırıyor. | Open Subtitles | الأسقف هنا، أي شيء هو يلمسه يحل في ضربات القلب |
Kız veya erkek bilmiyorum ama bu kişi dokunduğu herkese dönüşebilir mi yani? | Open Subtitles | إذن فهو أو هي، أياً يكن هذا الشخص يمكنه التحول إلى أي شخص يلمسه |
Eğer senin olduğunu bilseydim, onu sular ve Mohammad'in dokunmasına... izin vermezdim. | Open Subtitles | لو عرفت أنه لك ، لكنت سقيته ، ولم أسمح لمحمدي أن يلمسه |
Açsan getirdiklerini yiyebilirsin, kimse dokunmadı. | Open Subtitles | إن كنت جائع يمكنك تناول الطعام الجاهز الذي أحضرته، لم يلمسه أحد |
Başka kimse ona dokunamaz. | Open Subtitles | - فقط بواسطتى لا يستطيع أحد غيرى أن يلمسه |
Kimse onu görmeyecek, dokunmayacak. Konuşmayacak. | Open Subtitles | لا أحد يراه أو يلمسه أو يتكلم معه |
Lütfen Gary'nin izni olmadan kimse ona dokunmasın, tamam mı? | Open Subtitles | رجاءا ، لا احد يلمسه ابدا الا اذا حصلتم على موافقة غاري ، حسنا؟ |
Gördüğün gibi bu şey dokunan tüm canlıları öldürüyor. | Open Subtitles | المتطوعين، يرغبون برؤية هذا الشيء الذي يقتل أي شيء يلمسه |
Bir daha dokunmasını söyle ona! İyice! Tekrar dokunsun ona! | Open Subtitles | اخبره ان يلمسه مره ثانيه اخبره ان يلمسه بدقه مره ثانيه |
Son olarak, Bay Burns ona karşı çok Sevecen davranmanızı istiyor ama unutmayın, kendisine dokunulmasından nefret eder. | Open Subtitles | وأخيراً، يريد منك السيد (بيرنز) أن تبدو حنوناً إليه لكن تذكر أنه يكره أن يلمسه أحد |
Senelerdir ona elini sürmedi, ama ben hep akort ederim. | Open Subtitles | لم يلمسه منذ سنوات ولكني دوما كنت احافظ عليه |
dokunulmaktan hoşlanmaz mesela. | Open Subtitles | إنه لا يحب أن يلمسه أحد |