Sürekli öne doğru eğiliyor, omuzları çıkık, gözleri kısık, Yahudi tipli. | Open Subtitles | ينحني دائماً للأمام، مدبّـب الأكتاف عيناه شبه مغلقة، يشبه اليهود جداً |
Herkes çok nazik. Herkes gülümsüyor ve eğiliyor. | Open Subtitles | الجميع مهذبون والجميع يبتسمون والجميع ينحني |
Yirmi bine, iki kere öne eğilip kulağına birşey fısıldayacak. | Open Subtitles | مقابل 20, سوف يضاعف ينحني للأمام و يهمس بشيء في أذنك |
Hemen pes edip, ağlayan tiplerden değilimdir. Zorluklara göğüs gerip üstesinden geleceğim. | Open Subtitles | أنا لست الشخص الذي ينحني و يبكي و يقول سوف أخذ هذه الاشياء بالقوة |
Güç gösterisi yapmak istedi ama kadınlara diz çöktürmeye çalışarak zayıflığını gösteriyor aslında. | Open Subtitles | يقصد بذلك عرض قوة، لكن ذلك يظهر ضعفه فقط إذا كان ينحني للمخادعات |
Toplumun her üyesi başını eğip ve bunu köpekler gibi kabul etse de umurumda değil. | Open Subtitles | لا يهمني لو المجتمع كله ينحني ويقبل الأمر مثل كلب |
Woo-jin lütfen Dae-su'nun önünde diz çöksün ve kendisini affetmesi için ona yalvarsın. | Open Subtitles | أرجوك دع ووجين ينحني بجانب دايسو وإجعله يتوسل من أجل المغفرة |
Normal bir insan yanarak öldüğünde kasları kasılır ve elleri yumruk olup vücudu öne doğru eğilir. | Open Subtitles | عندما يحرق بشري طبيعي حتى الموت تنقبض عضلاته فتتكون قبضته ، بالإضافه لأنه ينحني للأمام |
Kim eğiliyor, ağır taşıyor, kıçını yırtıyor, kendini yıpratıyor silahtan çıkan o iğrenç kokuyu soluyor? | Open Subtitles | من ينحني ، يرفع ، يحمل، ينكسر ظهره، يحترق ويستنشق الأبخره والقذاره |
Dr. King, Theodore Parker'ın söylediklerine atıfta bulundu: ''Ahlaki evrenin yayı oldukça uzun ve adalete doğru eğiliyor.'' | TED | في اقتباسه الشهير لثيدور باركر قال الدكتور مارتن لوثر كينغ: "قوس العالم الأخلاقي طويل ولكنه ينحني نحو العدالة." |
Kulunuz Pei Hong dul İmparatoriçe önünde eğiliyor. | Open Subtitles | خادمك بي هونغ ينحني أمام الأمبراطورة |
Aşağı eğiliyor, ayağa kalkıyor. | Open Subtitles | ينحني مادا يده في الأسفل, ينتصب واقفا, |
Bu yüzden ölüm döşeğindeyken oğlum kulağıma eğilip şunu diyecek: | Open Subtitles | لـ هذا السبب عندما أكون على فراش الموت سوف ينحني إلي إبني ويقول لي |
Ama kardeşimin de dediği gibi her isteyen yere eğilip, eli boş kalkabilir. | Open Subtitles | ولكن كما تقول أختي، أي أحد ينحني لن يأتي بشيء |
"Eldivenli elinizde bir parça eti başparmağınız ile işaret parmağınız arasında tutarak doğana uzatırsanız, olasılıkla eğilip gagasıyla eti kapacaktır." | Open Subtitles | "قطعة من اللحم موضوعة بين الأصبع والأبهام وتكون مرتدي قفاز تقدمها للصقر,وسوف ينحني ليأكلها بمنقاره". |
Onun pes etmeyeceğini söylediniz ama bir rehineyi bıraktı. | Open Subtitles | لقد قلت بأنه لن ينحني ولكنه الآن أطلق أحد الرهائن |
diz çöküp başkanın kamışını emecek ilk o olmalıydı! | Open Subtitles | كان يجب أن تكون أول من ينحني ويلعق القضيب |
Ömrü boyunca boyun eğip de zayıf düşecek babam değilim ben. | Open Subtitles | أنا لست أبي الذي سوف ينحني طيلة حياته ويأخذ كل شيء بالمزاح. |
Prensimle beni bir araya getir Dizlerinin üstüne çöksün | Open Subtitles | إجمعني بأميري و دعه ينحني على ركبتيه |
eğilir ve sudaki yansımana bakabilirsin, parmağını suya sokup küçük dalgalar yapabilirsin, yada içine atlayıp üstünü başını batırabilirsin ve nasıl koktuğunu ve nasıl bir duygu olduğunu görürsün." | TED | يمكنه ان ينحني وينظر اليه .. يمكنه ان يبحث عن صورته في انعكاسه يمكن ان يحرك يديه وان يصنع تموجاً فيه ويمكن ان يقفز في داخله ويلطخ نفسه به لكي يشعر به .. ويلمسه .. ويستنشق رائحته |
Ve o insanlığa boyun eğmedi. | Open Subtitles | و لم ينحني للبشر |
camın içindeki bir ışık ışını yüzeyine dik açı ile çarptığında kırılır veya havaya geçiyormuş gibi bükülür. | TED | حين يضرب شعاع من الضوء داخل الزجاج سطحه في زاوية حادة، ينكسر أو ينحني عند خروحه إلى الهواء. |
SARAY, BLAIR'IN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKÜYOR | Open Subtitles | "القصر ينحني إلى (بلير)" |