"يُحاكم" - Traduction Arabe en Turc

• mahkemeye
• yargılanan
• yargılanmasını
• Yargılansın
• yargılanmadı
• yargılandığını
• yargılanacaktır

mahkemeye çıksın, hüküm giysin ve hayatının geri kalanını hapiste geçirsin diye.
حتى يُحاكم ويُحكم عليه، ويقضي بقية حياته في السجن.

Bir adam, hayatı için mahkemeye çıkarılıyor.
أعتقد أن الرجل يُحاكم من أجل حياته

Sayın Yargıç, Minooka'da yargılanan adamın adından bahsetmemem hakkında beni uyardınız.
سيدتي، لقد أمرتني ألا أذكر اسم الرجل الذي يُحاكم في مينوكا

Dikkatli olun, genç adam, burada yargılanan Henri Young, ben değilim!
انتبه ايها الشاب ، هنرى الصغير هو من يُحاكم هنا وليس انا

Toprak Krallığı'na karşı işlediği suçlardan, mahkemede yargılanmasını istiyorum.
أريده أن يُحاكم من أجل جرائم ضد مملكة الأرض

Yargılansın, hüküm giysin ve ömrünün geri kalanını hapiste geçirsin diye hayatta kalmasını istedim.
حتى يُحاكم ويُحكم عليه، ويقضي بقية حياته في السجن.

Henüz yargılanmadı bile.
إنه لم يُحاكم بعد

Bir gazeteye gider ve "Birkenau Cerrahı bu adam" derdim ve en nihayetinde onun yargılandığını görebilirdim.
"سأذهبُ لصحيفة وأقول"، "هذا "جرّاحُ بيركيناو"" "و أخيراً بوسعي رؤيته يُحاكم".

Eğer Gerald Baxter, 22 Amerikan denizcinin ölümüyle sonuçlanan olayın sorumluluğunu üstlenirse, Amerikan Hükümeti tarafından yargılanacaktır.
22جندي أمريكي، ووفقاً لأحكام المساعدات القانونية المتبادلة، يجب أن يُحاكم في محكمة امريكية.

Wilby, Güney Afrika'da mahkemeye çıkmalı.
"ويلبي) عليه أن يُحاكم في "جنوب أفريقيا)

Fox! Rahman mahkemeye çıkarsa, sikimde bile olmazsın!
(فوكس)، إذا يُحاكم (عبدالرحمن)، أنتَ لا تعني لي شيء.

Kardeşin mahkemeye çıkamaz.
أخّوك لا يمكن أن يُحاكم.

Ailenin bağlantıları ve parası olduğunu biliyoruz bu sayede Thomas mahkemeye çıkmıyor.
نعرف أن عائلتك تملك علاقات وأموال وبذلك لن يُحاكم (توماس)

Vatana ihanetten yargılanan bir adamın evinde kalamam.
لا يُمكن أن أمكثُ في منزل رجل يُحاكم بتهمة الخيانة

yargılanan siz değilsiniz.
انه لا يُحاكم هنا, وليس من الضرورى له ...

Dikkatli olun, genç adam, burada yargılanan Henri Young, ben değilim!
أنتبة أيها الشاب ، هنرى الصغير هو من يُحاكم هنا وليس أنا !

Onun hukuk mahkemesinde yargılanmasını istemiştim Jim kamu vicdanında değil.
أريده أن يُحاكم في المحكمة يا "جيم" وليس بين العامة.

İki, Jefferson Keane'in yargılanmasını istiyorum.
اثنان, أريد (جيفرسون كين) أن يُحاكم.

Yargılansın, hüküm giysin ve ömrünün geri kalanını hapiste geçirsin diye hayatta kalmasını istedim.
أريده أن يحيا حتى يُحاكم ويُحكم عليه، ويقضي بقية حياته في السجن.

Daha yargılanmadı bile.
هُو لمْ يُحاكم بعد.

Polise teslim edip yargılandığını göreceğim.
-تسليمه و رؤيته يُحاكم

ve Bay Soprano hukukun tüm yetkileriyle yargılanacaktır..
بمقاطعة (إيكسس)، والسيد (سوبرانو) سوف يُحاكم بمقتضى نطاق القانون كله