"يُفلح" - Traduction Arabe en Turc

• işe yaramaz
• işe yarar
• yaramazsa
• işe yaramayacak
• işe yaramadı

Asla işe yaramaz, ama bence sen bunu zaten biliyorsun.
ذلك لا يُفلح أبداً. لكنني أعتقد أنك تعلم ذلك مسبقاً.

Hiç mantıklı değil... ve işe yaramaz.
هذا لا يُعقل ولن يُفلح

- Bu işe yaramaz. - Louis! - Bekle, bekle, bekle.
لَن يُفلح الأمر - إنتظر, إنتظر, يا (لويس) -

Bende işe yaramadı Samuel, ama belki... sende işe yarar.
...لم يفلح هذا الأمر معي من قبل. ولكن ربما ربما يُفلح معك

Eğer bu işe yaramazsa, B planını uygularız
وإذا لمْ يُفلح ذلك، سنقوم بالخطّة البديلة.

Ne yapmaya çalışıyorsanız çalışın işe yaramayacak.
أيُّما تحاولين فعله، فلن يُفلح الأمر. سنوقفكِ.

Bir seçim yaptım... ama işe yaramadı.
حاولت أن أمسك بزمام المبادرة و إخترت .. ولم يُفلح إختيارى

Dostum, bu işe yaramaz.
يا رجل، ذلك لن يُفلح

Çünkü işe yaramaz.
لأن ذلك لن يُفلح

Bu tehlikeli ve işe yaramaz.
إنّه خطر ولن يُفلح.

Hayır, hayır, hayır. İşe yaramaz. Onun yerine chiang yapayım.
لا،لا،لا هذا لن يُفلح لاُجرب إذاً ال(شيانغ)

- Tabii, bu asla işe yaramaz. - Tabii, bu asla işe yaramaz.
نعم,هذا لن يُفلح ابداً

- Bende işe yaramaz.
هذا لا يُفلح معي

Sende her zaman işe yarar.
هذا دائماً ما يُفلح معكِ

Bu işe yarar mı?
هل يُمكن ان يُفلح هذا ؟

Eğer işe yaramazsa her şey için teşekkürler.
.... ،إن لم يُفلح هذا شكرًا لك على كل شيء

Peki ya işe yaramazsa?
وإذا لم يُفلح هذا ؟

Haklısın, oğlum. İşe yaramayacak.
أنتَ علي حق يا فتي، لن يُفلح الأمر

Peşimizde sürüklediğimiz koçbaşı bir işe yaramayacak.
الرام الذي نمتلكه مسحوب، لن يُفلح.

Bu sefer işe yaramayacak dostum.
هذا لن يُفلح هذه المرة يا صاح

Tatlı, yaşlı bir adama bir sorun verdim ama işe yaramadı.
. أعطيت عجوزاً لطيفاً إضطراباً . و الأمر لم يُفلح