"çalkantılı" - Traduction Turc en Arabe

    • مضطربة
        
    • الهائج
        
    • عاتية
        
    • صاخباً
        
    Bu hayali haritaya göre dünyadaki bazı ülkeler çalkantılı ülkelerdi. TED فطبقًا لتلك الخريطة التخيلية، بعض أجزاء العالم هي دول مضطربة.
    ve bu umut, bu iyimserlik bir yıllık çalkantılı bir geçiş sürecine katlandı. TED وهذا الأمل وهذا التفاؤل تحمّل سنة انتقالية مضطربة.
    Duygularımdan daha güçlü olan şey ise; benim farkındalığımdır çalkantılı olan sadece cinsiyetler sadece kimlikler değildir hayatın kendisi bir çalkantıdır. TED وأقوى من مشاعري هناك وعيي أنه ليس الجنس فقط، وليست الهوية فقط، إنما الحياة نفسها مضطربة.
    İnsanlar bu fırtınalı günlerde çalkantılı denizden epeyce uzak durmalılar. Open Subtitles يجب أن يبقى الناس بعيدا ً عن البحر الهائج خلالتلكالاوقاتالقاسية،
    Somonlar bu hızlı ve çalkantılı suları kendi lehine çevirmeyi bilir. Open Subtitles لكن يعلم السلمون كيف يحوّل هذا الماء السريع الهائج لصالحه
    Bu denizler soğuk ve çalkantılı olsa da içlerinden yaşam fışkırıyor. Open Subtitles قد تكون هذه البحار باردة والعواصف فيها عاتية لكنها تعج بالحياة
    çalkantılı hava yüzündendir, anın heyecanı da var tabi. Open Subtitles ربما كان صاخباً وكل هذا الحماس في اللحظة بسبب أنني استخدمت
    Doğum günü bir kutlama günü olmasına rağmen, Hindistan tarihinde çalkantılı bir döneme işaret eder. TED على الرغم أن عيد ميلاده هو يوم الاحتفال، كما أنه يمثل فترة مضطربة في التاريخ الهندي.
    1957 yılında doğdu... ...ve çocukluğunun neye benzediğini... ...ve ne hissettiğini... ...çalkantılı son elli yılda, hayatının... ...nasıl olduğunu hayal edebilirsiniz. TED لقد ولد عام 1957, ويمكنك تخيل كيف كانت ملامح و مشاعر طفولته وكيف كانت حياته طوال 50 عاما مضطربة.
    Pilot da yolculuk biraz çalkantılı olacak demişti. Open Subtitles قال الطيار أن الرحلة ستكون مضطربة قليلاً
    Ama bunun bir ön yargı olduğunu bilmiyordum. Bunu epey çalkantılı ve türbülanslı başka bir yolculukta erkek bir pilot varken ve onun güvenini sorgulamadığımda anladım. TED ولكن لم يكن الأمر وكأنني علمت بأنني منحازة حتى كنت أعود على الساق الأخرى ودائمًا ما كان هناك شابٌ يقود وتكون الطائرة غالبًا مضطربة ومتخبطة، ولم يسبق لي أن شككت في الثقة بالسائق الذكر.
    çalkantılı bir devirde yaşıyoruz, Vali. Open Subtitles نحن نعيش في اوقات مضطربة ايها المحافظ
    Emsalini görmediğimiz çalkantılı bir seçimin ardından... Open Subtitles بعد انتخابات مضطربة لم يكن لها مثيل
    Sen de çalkantılı okyanusu... dize getiren kaptansın! Open Subtitles ‫وأنت قبطان السفينة ‫تروض المحيط الهائج!
    Tıpkı çetin, çalkantılı deniz gibi. Open Subtitles كالبحر الهائج والصاخب تماماً.
    Bu denizler soğuk ve çalkantılı olsa da içlerinden yaşam fışkırıyor. Open Subtitles قد تكون هذه البحار باردة والعواصف فيها عاتية لكنها تعج بالحياة
    Özgürlük Frekansı çalkantılı sularından karşı karşıya ve ayakta kalmak için sizin desteğinize ihtiyacı var. Open Subtitles "الحرية " تواجه موجات عاتية و تحتاج دعمكم لتطفو
    çalkantılı hava demiştim sana. Bunlara hiç gerek yok... Open Subtitles أخبرتك أنه أصبح صاخباً الآن أنتي لا تريدين هذا

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus