Herhangi biriniz bu çiçeğe el sürmeye kalkarsa, dilinizi bara çivilerim. | Open Subtitles | إن وضع أحدكم يده على هذه الزهرة فأثبّت لسانه على المشرب |
Ve bu arı da akıllı bir şekilde nektarın içine çekilmiş oluyor, ve bir yandan da bacaklarına tozlar yapışıyor, ve oradan bir sonraki çiçeğe geçiyor. | TED | والنحلة كانت بذكاء مستغفلة لأخذ الرحيق وأخذ بعض المسحوق على رجلها وإلى الزهرة الأخرى |
Arılardan sadece belirli bir renge gitmeyi değil, ayrıca belirli bir renkteki çiçeğe sadece özel bir şablondaysa gitmeyi öğrenmelerini istedik. | TED | طلبنا من النحل تعلم ليس فقط الذهاب إلى لون معين، ولكن إلى زهرة بلون معين فقط عندما تكون في نمط معين. |
Bu ışık taneciği büyümüş ve sihirli, altından bir çiçeğe dönüşmüş. | Open Subtitles | ومن تلك القطرة الصغيرة المنبثقة من الشمس نمت زهرة ذهبية سحرية |
Hem erkek hem dişi çiçekleri üstünde taşıyan sarı çiçeğe ait. | Open Subtitles | وهي من نوع الزهور الصنوبر الصفراء وليست جميلة |
Biliyorum, kulağa çok sulu geliyor ama ilişkiler çiçeğe benzer ve susuz açmazlar. | Open Subtitles | يبدو مبتذلاً ولكن العلاقات تشبه الزهور والأزهار تحتاج إلى الماء لِتُزهِر |
Bakış açısı, bizim içimizde oynadığımız bir simyadır, acıyı çiçeğe dönüştürmek. | TED | المنظور, هذا النوع من الكيمياء نحن البشر نستطيع أن نلعب فيها أن نحول العذاب إلى وردة |
Gençliğine gelecek olursak... yani şu solmuş çiçeğe... ilahi kitabının sayfaları arasında ezilmiş olan çiçeğe. | Open Subtitles | فتلك الوردة الذابلة المرصوصة ما بين صفحات كتاب الترانيم |
Bir çiçeğe göre pek iyi bir koku değil. | Open Subtitles | لا تبدو رائحة جيده بالنسبة لزهرة |
Uçmasıyla da kral kelebeğin ayağı polenleri başka bir çiçeğe taşıyor ve böylece tozlaşma sağlanıyor. | Open Subtitles | وعندما تطير ، تعلق قدم الملكة باللقاح حاملة إياه إلى الزهرة التالية ويتم التلقيح |
Bu ormandaki hiçbir şey kızıl çiçeğe karşı koyamaz. | Open Subtitles | لا شيء في هذا الغابة يمكنه أن يقف أمام الزهرة الحمراء |
Saçındaki çiçek, otobüste bendeki çiçeğe benziyor. | Open Subtitles | الزهرة في شعركِ تشبه التي كانت لدي في الحافلة |
Bu çiçeğe bakabilirdim ve... belki de birkaç saniye geçerdi... belki de birkaç saat. | Open Subtitles | أعني، أستطيع التحديق في هذه الزهرة وربما بضع ثوان تمر ربما بضع ساعات |
Ve Darwin, bu çiçeğe bakarak, şöyle dedi, "Bir şeyin bununla birlikte eşevrimleştiğini tahmin ediyorum." | TED | وقال داروين معلقاً على ذلك .. بالنظر الى هذه الزهرة " اعتقد ان تطوراً مصاحباً حدث في هذه العملية " - تطور تكافلي - |
Bu insanlar çiçekten çiçeğe bir fırça ile polen taşıyorlar. | TED | بحيث يقوم هؤلاء العمال بتلقيح زهرة تلو الأخرى بواسطة فرشاة رسم. |
Öldüğü noktada bir çiçek bitti, biz de o çiçeğe Narcissus(Nergis) diyoruz. | TED | ونبتت زهرة مكان موته وتمت تسميتها باسم نارسيسيوس أي النرجس. |
Erkek spermini, poleni, çiçekten çiçeğe taşırlar ve çiçeklerden karşılığını polen ve nektar şeklinde alırlar. | TED | يتقاضون رواتبهم كحبوب اللقاح والرحيق ، لنقل الحيوانات المنوية من الذكور ، وحبوب اللقاح من زهرة الى زهرة. |
Mücevher ve çiçeğe bayılırım. | Open Subtitles | تُعجبني الزهور والمجوهرات. كل النساء معجبين بالزهور والمجوهرات. |
Birkaç ölü çiçeğe dokundun.. ..ve durdun. Etrafına bakındın.. | Open Subtitles | مررت ببعض الزهور الميتة فتوقّفت ونظرت حولك |
Çiçeklerden beslenirler ve çiçekten çiçeğe konarken, aslında buna çiçek pazarında alışverişe çıkmak denilebilir, neticede bu değerli polen taşıma hizmetini verirler. | TED | فهو يتغذى على الزهور، وكلما انتقل من زهرة لأخرى، وخاصة خلال رحلة التسوق لدى بائع الزهور بالمنطقة، قدم لنا خدمة تلقيح المزروعات الثمينة. |
Bir bal arısı ne yapar? Polen yayar çiçeklerden şerbet toplar, başka bir çiçeğe polen taşır, | TED | فالذي تفعله نحلات العسل هو: أن تدخل ابرتها في وردة، ثم تمتص الرحيق من هذه الوردة، ثم تدخل ابرتها في وردة أخرى، وهكذا. |
Bu sabah o çiçeğe dokunurken seni ilk gördüğüm yeri düşünüyordum. | Open Subtitles | لمّا لمست الوردة صباح اليوم، فكّرت بأوّل مرّة رأيتك |
Başka bir çiçeğe uçtuğunda poleni de yanında götürür. | Open Subtitles | تذهب لزهرة أخرى حاملة اللقاح معها. |
çiçeğe yakalandı, aynı karım ve oğlum gibi. | Open Subtitles | لقد ماتت لقد تمّكن الجدري منها ،تماما كما تمكن من زوجتي |