Mr. Tozai de çocuk değil, gitmek isterse gider. | Open Subtitles | السّيد توزي ليس طفلاً يخرج من هنا متى يشاء |
Darrly'e bir iş sormaya gittiğini sanıyordum, çocuk değil. | Open Subtitles | ظننت أنّ ذهابك إلى " داريل " لطلب وظيفة، و ليس طفلاً كنت كذلك. |
- Şu mutlu çocuk mu? - O mutlu bir çocuk değil. | Open Subtitles | أنت تقصد هذا الطفل السعيد هذا ليس طفل سعيد |
Bu evde hala bir canavar var, o da çocuk değil, sensin. | Open Subtitles | لا يزال هناك وحش في هذا البيت ، و ليس الفتى... إنه أنت |
O bir çocuk değil. NCIS özel ajanı. | Open Subtitles | ليس فتى إنه عميل خاص لمركز التحقيقات البحري |
Kötü bir çocuk değil, sadece kötü çevresi olan, hedefsiz biri. | Open Subtitles | هو ليس ولد سئ .. هو فقط لم يجد القدوة |
Farkında mısın bilmiyorum ama o senin tanıdığın çocuk değil. | Open Subtitles | في حالة أنك لم تلاحظ, إنه ليس الطفل الذي عرفته. |
Bana sahada belirtilen bir uzman görüşü lazım Robby terbiyesiz bir çocuk değil ama zorbalığa karşı kendini savunduğu için şu anki grup evinde kalabilir, ve Edgewater'a gönderilmez. | Open Subtitles | انا احتاج رسالة من خبير في المجال يشير الى ان روبي ليس طفلا عنيفا لكنه كان يتصرف دفاعا عن النفس ضد متنمر |
Saçma! Arren 17 yaşında, çocuk değil. | Open Subtitles | هذا سخيف! "أرين" عمره ١٧ ، فهو ليس طفلاً |
O artık çocuk değil, koskoca adam oldu. | Open Subtitles | إنه ليس طفلاً , إنه شاباً الآن |
Üç veya dört. 13 yaşında o, çocuk değil. | Open Subtitles | إنّه بالثالث عشر من العمر، ليس طفلاً. |
Ona göre kızları, bir çocuk değil, organ vericisi. | Open Subtitles | ماعادا أنه ليس طفل أنه عضو متبرع بالنسبه لها أنها تنمي عضو داخلها لأبنها المريض |
Bu şeyi bir çocuk üzerinde kullanmaktan mı bahsediyorsun? çocuk değil efendim. O, uzaylı bir tehdit. | Open Subtitles | هذا ليس طفل ، سيدي انه تهديد من كائن فضائي |
Şeytanı öldürecek olan bu çocuk değil, sensin. | Open Subtitles | ليس الفتى من قتل الشيطان إنه أنت |
Şeytanı öldürecek olan bu çocuk değil, sensin. | Open Subtitles | ليس الفتى من سيقتل الشيطان بل أنت |
O insanlardansa silahlarla iyi ilişki kuran olgunlaşmamış bir çocuk değil. | Open Subtitles | فهو ليس فتى غير ناضج يفضّل أن يكوّن علاقة مع مسدسه عن علاقته مع البشر. |
Dört haftadır birbirleriyle görüşüyorlarmış ve inan bana kötü bir çocuk değil. | Open Subtitles | منذ أربعة أسابيع وصدقنى ليس فتى سيء |
Kötü bir çocuk değil, sadece kötü çevresi olan, hedefsiz biri. | Open Subtitles | هو ليس ولد سئ .. هو فقط لم يجد القدوة |
Artık iki anneli garip bir çocuk değil. | Open Subtitles | إنه ليس الطفل الغريب بأمين بعد الآن |
Gabbar Singh öylece gidip yakalanabilecek bir çocuk değil, Takur. | Open Subtitles | جبار سينج ليس طفلا لنحصل عليه حيا ... تاكور. |
Onlar çocuk değil. Ne yaptıklarını biliyorlar. | Open Subtitles | إنهم ليسوا أطفالاً ، يعرفون ما يجب عليهم فعله |
Emma artık çocuk değil, genç ve olgun bir kadın. | Open Subtitles | ايما لم تعد طفلة انها امراة ناضجة |
Tanıdığım adam, senin hatırladığın çocuk değil. | Open Subtitles | الرجل الذى أعرفه ليس الولد الذى أتذكره |
Kötü çocuk değil aslında. | Open Subtitles | هو ليس شاباً سيئا رغم ذلك |
Henry Stafford tatlı dille, tav olacak genç bir çocuk değil. | Open Subtitles | هنري ستافورد ليس شخص صغير تستطيع استمالته ببعض الكلمات المنمقة |
Antonio iyi bir çocuk değil. | Open Subtitles | فلوري أنطونيو ليس بطفل |
O kötü bir çocuk değil. Tatlı ve bir kahraman gibi ve... | Open Subtitles | هو ليس بفتى سيئ، بل طيب وبطولي و.. |
Hap yutmayan hasta bir çocuk değil. | Open Subtitles | وليس طفل مريض لا يريد أخذ حبة دواء |