Bu çuvalın resmen boş olduğunu söylemekten mutluyum. | Open Subtitles | انا سعيد القول بأنه هذا الكيس, هو رسميًا فاضي. |
Bu çuvalın içinde sizin için daha fazla yiyecek var. | Open Subtitles | هنالك ما يفوق حاجتك من الطعام في هذا الكيس |
Lütfen, Bay Himmel, şu çuvalın içine girin. | Open Subtitles | أرجوك يا سيد هيمل إدخل إلى الكيس |
çuvalın içinde yatan arkadaşı söyledi. | Open Subtitles | لأن صديقة الذى هناك بهذا الكيس أخبرنى |
Kafam o çuvalın içindeyken. | Open Subtitles | عندما كنت بداخل ذلك الكيس من القماش. |
çuvalın üzerinde bir şeyler yazıyordu. | Open Subtitles | وكانت هنالك كلمات مكتوبة على الكيس |
O çuvalın içinde ne arıyorsun, Seymour? | Open Subtitles | ماذا تفعل في هذا الكيس الصوفي السخيف يا (سيمور)؟ |
Neden bir çuvalın içindesin? | Open Subtitles | لماذا انت في الكيس |
Herşey çuvalın içine. | Open Subtitles | كل شيء داخل الكيس. |
Herşey lanet olası çuvalın içine. | Open Subtitles | كل شيء داخل الكيس |
Tamam, tamam, geç şu çuvalın arkasına! | Open Subtitles | حسناً حسناً قف خلف الكيس |
At şunu çuvalın içine! | Open Subtitles | ضعه في الكيس فقط! |
Bastır Gallagher! Aynen öyle, çuvalın anasını ağlat! | Open Subtitles | هيّا، (جالجر) املكِ ذلك الكيس |