"ölçmek için" - Traduction Turc en Arabe

• لقياس
• لاختبار
• ليقيس
• لتختبر
• بالمسافة
• سيقوم بقياس

Henry, anormal yerçekim kuvvetini ölçmek için, yer uydularını yeniden çalıştıralım.
هنري، دعنا نقوم بإعادة تكليف ..الأقمار الصناعية لقياس الجاذبية غير الطبيعية

Salgılanan endorfini ölçmek için falan, uygulanabilecek bir test yok mu?
هل ثمة اختبار يمكن إجراؤه لقياس كمية الإندورفين أو ما شابه؟

Fırtına aktivitesini ölçmek için meteoroloji uzmanlarının kullandığı bir ölçek.
إنه مقياس يستخدمه علماء الأرصاد الجوية لقياس نشاط العواصف الرعدية.

Örneğin her gün bir öküzün ağırlığını ölçmek için bunu kullanırım.
أستخدمه كل يوم لقياس وزن ثور، على سبيل المثال.

Bu test 1.100'ü aşkın yetişkin Amerikalıya kısmen onların veri kümesi değerlendirebilme yeteneğini ölçmek için uygulandı ve tasarlandı.
أُجري الاختبار لأكثر من 1100 بالغ أمريكي، وصُمم جزء منه لاختبار قدرتهم على تقييم مجموعة من البيانات.

Arabadaki 'şeyleri' ölçmek için birçok sensörümüz var.
لدينا الكثير من أجهزة الإحساس في السيارة لقياس العمليات.

Ama bazı ekonomistler, karbon dioksiti ölçmek için kullanılan bu yöntem doğru mu diye merak etmişler.
حتى قال بعض الاقتصاديين، كما تعلمون، هل هذه الطريقة صحيحة لقياس الكربون؟

Bir mağara haritası yapmak için, mağaranın içinde her bir kaç fitte bir ölçüm istasyonu kurmak zorundasınız ve bu istasyonlar arasındaki mesafeyi ölçmek için lazer kullanılırsınız.
لصنع خريطة كهف، عليك أن تعدّ محطات مسح كلّ مسافات قصيرة داخل الكهف، و تستعمل ليزرا لقياس المسافة بين هذه المحطات.

LEED sistemi bir yapının sürdürülebilirliğini ölçmek için kullanılır.
ونظام الريادة في تصميمات الطاقة والبيئة هو بالطبع نظام لقياس ديمومة المبنى.

Toplumlarımızı ölçmek için daha iyi bir yola ihtiyacımız var, gerçek insanlar için önemli gerçek şeylere dayalı bir ölçü.
نحتاج الى طريقة أفضل لقياس مجتمعاتنا، مقياس يرتكز على الأشياء المادية التي تهم الناس الواقعيين.

Mutlulukla ve insanların başarıları ile hayat standartlarındaki iyileşmeleri ölçmek için kullanılan diğer ölçülerle ilgili epey bir çalışma yapılıyor.
يوجد الكثير من العمل بخصوص السعادة وغيرها من المقاييس المستخدمة لقياس مدى نجاح الأشخاص والتحسينات على مستوى المعيشة.

Hikâye şöyle; Yù Dì ya da Yeşim İmparator, Cennetlerin Yöneticisi, zamanı ölçmek için bir yol bulmak istedi.
حسب القصة، كان يودي، أو الإمبراطور جايد، حاكم الجنة، يريد وضع طريقة لقياس الوقت، لذلك قام بتنظيم سباق.

Kalbin elektriksel aktivitelerini ölçmek için yaygın olarak kullanılan elektrokardiyogramı ve kalp kasındaki hasarı belirlemek için kan testini uygularlar.
عادةً ما يستخدمون جهاز تخطيط القلب لقياس النشاط الكهربائي للقلب ويجرون فحصاً للدم لتقدير مدى تضرر العضلة القلبية.

Atmosferik kaçışı ölçmek için tasarlandı.
إنها مصممة لقياس مدى إفلات الغلاف الجوي.

İlkini ölçmek için yenilikten gelen kazancı sorduk.
لقياس الأمر الأول، سألناهم عن إيراداتهم من الابتكار.

diye sorduk. Çeşitliliği ölçmek için altı farklı etkene baktık: menşe ülke, yaş, cinsiyet gibi etkenler ve diğerleri.
أما لقياس التنوع، نظرنا إلى ستة عوامل مختلفة: بلد المنشأ والعمر ونوع الجنس، إلى جانب أمور أخرى.

Onun dünya üzerindeki en hızlı adam olduğunu biliyoruz. Çünkü hızını ölçmek için kronometremiz var.
ونحن نعلم أنه الأسرع على الأرض لأن لدينا كرونومتر لقياس سرعته

Problem, bir çoğumuzun performansını ölçmek için kronometrenin olmadığı alanlarda çalışıyor olması.
والمشكلة في ذلك هي أن معظمنا يعمل في مجالات ليس لدينا فيها كرونومتر لقياس أدائنا

Fakat eğer bu bir mızraktan gelse, o zaman sığırın cesaretini ölçmek için kullanılmazdı, bu durumda arenada ne arıyordu?
لكن إن كانت من رمح فهي لم تستعمل لاختبار شجاعة الثور إذاً ماذا تفعل في الحلبة ؟

Çünkü bahsettigim hesaplama için gereken, iki sehir arasindaki mesafeyi ölçmek için bir adam kiralamisti.
لأنه استأجر رجل ليقيس المسافة كاملة عن طريق حساب الخطوات حتي يستطيع أن يجري... الحساب الذي أتحدّث عنه.

Bir kadının bağlılığını ölçmek için oldukça garip bir yol.
تبدو كطريقة ملتوية جداً لتختبر وفاء امرأة

Her gün yürüdüğü mesafeyi ölçmek için düşünmesi gerekti.
عليه أن يُفكر بالمسافة التى يمشيها يومياً.

Yine dalgaları ölçmek için kuzey güney doğrultusuna yerleştirdiğimiz bir jeofonumuz var.
كما ثمة جيوفون شماليّ جنوبيّ سيقوم بقياس المكون الشماليّ الجنوبيّ من الموجة.