Mayısın sonlarında, kuraklık ölümcül bir ültimatom verir. | Open Subtitles | الآن في نهاية شهر مايو الجفاف يقترب ويفرض إنذار مميت |
ültimatom, uyarı atışı. Bize cevap için bir galaktik hafta verirler. | Open Subtitles | أولاً نحصل على إنذار أخير, ثم طلقة تحذيرية, ثم أسبوع مجري للإستجابة. |
Beni tuvalete kadar takip eden bu adam aynı zamanda bana bir ültimatom veriyordu. | Open Subtitles | بعد أن اتبّعني إلى دورة المياه, هذا الشاب أيضاً كان يعطيني إنذاراً |
Bize şans vermedi, bize ültimatom verdi. | Open Subtitles | لقد أعطاكما فرصةً وقد أفسدتماها لم يعطنا فرصة، بل أعطانا إنذاراً بالرحيل |
Hep ona ültimatom verecek kadar seven birini dilediğini, bu yüzden şanslı olduğumu söyledi. | Open Subtitles | و بأنها تمنت لو أن شخصاً يحبها كفاية حتى يعطيها الإنذار |
Bankanıza gönderilen dosyada Christine'den bir ültimatom bulduk. | Open Subtitles | في ملف إرسالها إلى البنك الذي تتعامل معه، وجدنا انذارا من وظيفتها. |
Bana ültimatom veriyor. Euston İstasyonu, 30 dakika sonra. Bayan Vole hakkında bildikleri varmış. | Open Subtitles | تعطينى انذار أخير ، أن أكون فى محطة يوستن خلال 30 دقيقة ، لديها معلومات عن مسز فول |
Bana ültimatom çekti. | Open Subtitles | لقد أعطتني انذاراً أخيراً |
Ne yatma saati, ne ültimatom ne de arkamdan düşmanlarımla dost olmak var. | Open Subtitles | بدون إنذارات نهائية بدون محاباة العدو من خلف ظهري |
Neden ona sadece bir ültimatom vermiyorsun? | Open Subtitles | أوه، حَسناً، الذي لا أنت فقط يَحْصلُ عليه إنذار نهائي؟ |
Karıma ültimatom verdirdin. | Open Subtitles | إعطائها إنذار ؟ ما هذا الإقتراح بحق الجحيم ؟ |
Tamam, bak, yalvarmak istemem ama bu bir çeşit ültimatom sayılır. | Open Subtitles | إسمع , لا أريد أن أترجاك . ولكنه كان إنذار من نوعٍ ما |
Ben de içinde ültimatom olan bir iliski yasayamam. | Open Subtitles | حسناً، لا أستطيع أن أكون في علاقة بها إنذار أخير |
Kapımızda dünyalılar, bir ültimatom, hepimizi kurtaracak bir can. | Open Subtitles | الأرضيون عند البوابة، إنذار أخير، حياة واحدة مقابل العفو عن حيواتنا جميعًا |
Bu bir ültimatom değil ama bilmek istediğim şey şu eğer aynı yolda olmadığımız bir zaman gelecekse, bana söylemelisin. | Open Subtitles | وهذا ليس إنذاراً ولكن ما يجب أن اعرفه إذا او متى سيحين الوقت إن لم تكن على الطريق نفسه يجب ان تقل لي |
Sen de ona ültimatom verince her şey bitti. | Open Subtitles | لم يترك زوجته, أليس كذلك؟ أعطيته إنذاراً أخيراً |
- O bir ültimatom değildi. | Open Subtitles | ـ لم يكن أبداً زواج بإنذارات نهائية ـ بحقكِ إنه لم يكن إنذاراً نهائياً |
Ben sana ültimatom vermedim. Seçim şansı tanıdım. | Open Subtitles | و هذا لم يكُن إنذاراً أخيراً لقد أعطيتُك خياراً |
Bak Dwayne ile ilgili konularda seni kırdığım, ültimatom yaptığım için üzgünüm. | Open Subtitles | انظري أَنا آسف لأني أعطيتك ذلك الإنذار النهائي حول إنهاء الأشياءِ مع دوين |
ültimatom vermenin nasıl olduğunu bildiğini sanmıyorum. | Open Subtitles | أظن أنك لا تعرفين معنى الإنذار الأخير |
Amerika Japonya'yı teslim olmaya... ve eğer olmazsa ikinci bir... atom bombası atacaklarına dair bir ültimatom yayınladı. | Open Subtitles | أطلقت الولايات المتحدة انذارا نهائيا... تطالب باستسلام اليابان به... وتهدد باسقاط قنبلة ذرية ثانية إن لم تفعل ذلك |
Şef, krala ültimatom verdi. | Open Subtitles | ارسل السيد انذارا للملك |
Sonra, uçağa Bonn üzerinde dairesel uçuş yaptırıp rehinelerin 6 ila 8 saat arasında bizimkilerle takas edilmesi için ültimatom veririz. | Open Subtitles | مع توجيه انذار لتبادل رجالنا في غضون 6 أو 8 ساعات |
- Bana ültimatom mu veriyorsun? | Open Subtitles | - أتعطيني انذاراً ؟ |
Sempatizan falan bilmem ama şunu söyleyebilirim ki ben ültimatom almam. | Open Subtitles | لا أدري بشأن ادعاء متعاطفٍ، لكنّي أعلم يقينًا أنّي لا أقبل إنذارات. |
Uzun lafın kısası bir ültimatom verildi bana. | Open Subtitles | إجابة مختصرة لقد تلقيت إنذارًا أخيرًا |