"ümidiyle" - Traduction Turc en Arabe

    • أمل
        
    • تَطَلُّع
        
    • نحفظهم
        
    Birbirimizi anlayacağımız ümidiyle geldim. Open Subtitles الآن، لقد جئت إلى هنا أمل يمكن أن نصل إلى تفاهم.
    Birleşmiş Milletler, dünya savaşını yaşatma ümidiyle doğdu... Open Subtitles وُلدت الأمم المتحدة على أمل أن تنقذ العالم من الحروب
    Bu gece buraya seni baştan çıkarıp evime götürerek, yatmak ümidiyle geldim. Open Subtitles لقد جئتُ هنا الليلة على أمل أن أراك وأعيدك لشقتى..
    Bir ipucu bırakmıştır ümidiyle birkaç iğrenç moruğun mezarını açacağımıza inanamıyorum. Open Subtitles اسمعن, لا يمكنني أن أصدّق, صحيح؟ أننا سوف ننبش قبر شخصٍ ميت على أمل أن يكون لديه خيطٌ يقودنا للكنز.
    Baloda görüşmek ümidiyle." Open Subtitles تَطَلُّع إلى ظهورِكَ في الحفلة الراقصةِ."
    Bana bir ders verme ümidiyle beni hapiste tuttuğunun farkındayım. Open Subtitles أفهم أنّ سبب إبقائكِ لي في السجن هو على أمل تلقيني درساً
    Fakat dişi bulma ümidiyle sürüye katılmak isteyen her erkek önce sürünün derebeyiyle yüzleşmek zorunda. Open Subtitles على أمل التزاوج عليه أن يهزم الحاكم المطلق أوّلاً
    Tekrar buluşma ümidiyle seni terkediyorum, daha özgür olduğumuz, aşkımızın daha değerli olduğu bir gün. Open Subtitles أنا أتركك على أمل أن ألقاكِ مرة أخرى يومًا ما عندما نكون أكثر حرية و أكثر إستحقاقًا لحبنا
    Bir biliminsanının bizi biz yapan zihinsel örüntüleri bulmak ümidiyle .zihinlerimizin derinliklerini keşfetmesi belki yakında olur. Open Subtitles وقد نصل إلى هذه الوسيلة قريباً حينما يقوم عالم ما بسبر أغوار العقل الإنساني على أمل اكتشاف النموذج العقلي الغامض
    Ve her defasında Tommy'nin ailesindeki DNA örnekleriyle acılarına bir son verebilme ümidiyle karşılaştırma yaptık. Open Subtitles وفي كل مرة، فعلنا مقارنة الحمض النووي لعينة المقدمة من الآباء تومي، أمل أننا سنكون قادرين لمنحهم بعض الإغلاق.
    Yapılabilecek her türlü finansal uygulamayı ekonomimizi çökertmesi ümidiyle bize uyguladılar. Open Subtitles كل عقوبة مالية مُتاحة تم توجيهها لنا على أمل إحداث إنهيار مالي
    Parmaklıklar arkasında olsan da gölgen şehrin üzerinde belirir ümidiyle tehditler savurursun. Open Subtitles على أمل أن ظلك يلوح فى الأفق فى المدينة بالرغم من انك خلف القضبان
    Yatırımcılar hisselerinin değer kaybedeceğini düşünürse şirket daha fazla değer kaybetmeden kâr etmek ümidiyle hisselerini satacaklardır. TED لو أن المستثمرين اعتقدوا أن قيمة أسهمهم ستقل، سوف يبيعون أسهمهم على أمل الحصول على ربح قبل أن تخسر الشركة المزيد من قيمتها.
    Bir kapı bir kez açıldı mı, bir gün tekrar açılabilir ümidiyle. Open Subtitles على أمل أن يُفتح الباب القديم مجدداً
    Bir kapı bir kez açıldı mı, bir gün tekrar açılabilir ümidiyle. Open Subtitles على أمل أن يُفتح الباب القديم مجدداً
    Lancaster'den gelen insanlar, kaybolan kız Cherly ile ilgili bir ipucu bulmak ümidiyle, Dempsey'nin evinin yakınındaki ormanı arıyorlar. Open Subtitles ـ جاؤا الناس لهذا البعد من مقاطعة لانكاستر للبحث في الغابات خلف منزل آل دمبسي ـ على أمل إيجاد أي أدلة فيما يتعلق بإختفاء إبنتهم شيريل
    Ben filme devam etme ümidiyle Hong Kong'da kaldım ancak... takip edildiğimi fark ettim. Altı gün sonra Berlin'e döndüm. Open Subtitles أنا بقيت في "هونغ كونغ"، على أمل مواصلة التصوير لكن اكتشفت أنني ملاحقة.
    Ama bunu bir tarafa bırakalım McPherson'da bizler topluluğumuzu sağlıklı ve güvende tutma ümidiyle elimizdeki imkânlarla ne yapabilirsek yapmaya devam edecek ve elimizden gelen yardımı yapacağız. Çünkü halk kütüphaneleri daima kitaplardan daha fazlası olmuştur. TED لكن بغض النظر عن ذلك، في ماكفرسون، سنواصل القيام بما في وسعنا مع الموارد التي لدينا وسوف نستمر في تقديم المساعدة التي نستطيعها على أمل الحفاظ على أمن وصحة مجتمعنا لأن المكتبات العامة كانت دائما أكثر من مجرد كتب.
    Elektronik deniz anasının bir yem olarak çalışmasının sebebi mürekkep balıklarının deniz analarını yemesi değil, bu deniz analarının bu ışığı sadece bir yırtıcı tarafından ısırıldığında üretmesidir, sadece tek kaçış ümidi bu olduğunda, belki daha büyük bir yırtıcının dikkatini çekip, onun, kendine saldıran yırtıcıya saldırmasını ve bu arada kendine bir kaçma şansı yaratabileceği ümidiyle kullanır. TED والسبب في عمل قنديل البحر كإغراء هو ليس بسبب أن البحار العملاق يأكل القناديل، بل لأن القنديل يلجأ إلى إنتاج هذا الضوء فقط عندما تفترسه الحيوانات المفترسة وهو مجردّ أمل للهروب لكي يشد انتباه الحيوانات المفترسة الأكبر والتي ستهاجم مهاجمها و بذلك سيكون لها فرصة للهروب.
    Baloda görüşmek ümidiyle." Open Subtitles تَطَلُّع إلى ظهورِكَ في الحفلة الراقصةِ."
    Mahkemede kullanılabilir ümidiyle... herşeyi ortaya döküp tasniflemek. Open Subtitles نعم, هذا كل شيىء نضع كل شيىء فى أكوام أنيقه ثم نحفظهم فى ملفات 000 لإحتمال الإحتياج إليهم فى قاعة المحكمه

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus