Bilirsiniz, planktonlar güneşi kullanarak oksijenimizin 3'te 2' sini üretiyor. | TED | كما تعلمون، فإن العوالق تنتج ثلثي أكسجيننا باستعمال الشمس. |
Bugün, Afrika günlük 10 milyon varil petrol üretiyor. | TED | أفريقيا تنتج عشرة ملايين برميل من النفط الآن |
Bugün Dünya yılda yaklaşık 22 milyar kilogram peynir üretiyor, bu peynirler tüm dünyaya dağıtılıyor ve tüketiliyor. | TED | اليوم, ينتج العالم حوالي 22 مليار كيلوغرام من الجبن سنوياً، يتم توزيعها واستهلاكها حول العالم. |
Ortamın asit derecesine bağlı olarak mavi, pembe ve mora varan renklerde actinorhodin isimli bir antibiyotik üretiyor. | TED | ينتج مضاد حيوي يطلق عليه اكتينوركودين، يتدرج لونه بين الأزرق والوردي والبنفسجي، طبقا لدرجة حموضة البيئة المحيطة به. |
Anlaşılan o ki bitkiler bir madde üretiyor ve buna suberin deniyor. | TED | تبيّن أن النباتات تصنع هذا المنتج المسمى السوبرين. |
İngiliz fabrikaları, bizi fakir yapan kumaşı üretiyor. | Open Subtitles | المصانع الانجليزية تصنع الملابس التي تسبب فقرنا |
Yaşlı adam eski kafalı olabilir belki... ama gerçek anlamda ayakkabı üretiyor. | Open Subtitles | .. الرجل العجوز قد يكون قديم الطراز و لكنه يصنع أحذية ممتازة |
Bu çok az miktardaki biyo kütle nasıl oluyor da yeryüzündeki tüm bitkileri üretiyor? | TED | كيف لهذه الكمية من الكتل الحيوية الصغيرة أن تنتج بقدر كل النباتات على الأرض؟ |
Yani yapışkanlı not sistemleri sadece daha akıcı değil, ayrıca statik çizimlere göre genellikle daha fazla düğüm üretiyor. | TED | إذًا فأنظمة الملاحظات اللاصقة ليست أكثر سلاسة وحسب، بل إنها تنتج عمومًا مزيداً من العقد مقارنة بالرسوم الثابتة. |
Aynı zamanda, çalıştığım nesneler gözlemlenmiş en güçlü zerre akımlarından bazılarını üretiyor. | TED | وبنفس الوقت ،فإن الاجسام التي ادرسها تنتج بعض من أكثر تيارات الجسيمات القوية التي تمت ملاحظتها من أي وقت مضى. |
Karşılaştırıldığında teknoloji endüstrisi yalnızca 1,4 milyon telefon üretiyor. | TED | وبالمقارنة، فإن صناعة التقنية لا تنتج سوى 1,4 مليار هاتف. |
Bu küçük hayvan, şuanda birkaç walt elektirik üretiyor. | TED | هذا الوحش الصغير، الآن، ينتج بضع مئات واط من الكهرباء. |
Vücudun çok fazla toksin üretiyor. | Open Subtitles | جسدك ينتج مواد سامّة بصورة مُفرطة للغاية. |
Artık bulaşıcı değilsin, ama vücudun hala Promisin üretiyor, ve... artık yeteneğin sayesinde yayamadığın için, vücudunda birikiyor. | Open Subtitles | أنت لم تعد معدي لكن جسمك لازال ينتج البروميسين وبما انه لا يمكن نشره فى الهواء عن طريق قدرتك |
Kan hücreleri ışıkla karşılaşınca kimyasal maddeler üretiyor. | Open Subtitles | خلايا الدم تصنع مواد كيميائية كرد فعل للضوء |
Kan hücreleri ışıkla karşılaşınca kimyasal maddeler üretiyor. | Open Subtitles | خلايا الدم تصنع مواد كيميائية كرد فعل للضوء |
Dünyayı araştırıyor, teorilerini ve hipotezlerini üretiyor ve bunları gerçek hayatta test ediyor. | Open Subtitles | إنها تستكشف العالم و تصنع نظرياتها تضع فروضها و تختبر مدي صحتها |
- Amcamda bu çipi üretiyor. - Yani, açıkçası düşman topraklarındayız. | Open Subtitles | عمي يصنع هذه الرقاقة لذا نحن بمعنى آخر, في منطقة الأعداء |
Caspar La Honda'da birşey üretiyor. Titan X'i kullanıyorlar. | Open Subtitles | إن فريق كاسبر يصنع شيئاً بالتعاون مع لاهوندا مستخدمين مشروع التيتان إكس. |
Yarı sanayi yarı turistik bir şehir fabrikalar turistlerin satın aldığı hediyelik eşya ve elbiseler üretiyor. | Open Subtitles | نصفها مصانع, نصفها سياحية المصنع يصنع الاشياء والملابس التي يبتاعها السياح |
Bölgedeki bambu bitkileri, birkaç on yılda bir defa büyük miktarlarda meyve üretiyor. | TED | تُنتج نباتات الخيزران المحليّة كميّات كبيرة من الفواكه مرّة واحدة كل بضعة عقود. |
- Misket bombası üretiyor musunuz? | Open Subtitles | في الماضي، نحن لا نفعلها الآن هل تصنعون قنابل عنقودية؟ |
Neden mi? Öyle görünüyor ki erkekler çok sperm üretiyor. | TED | لماذا؟ لقد اتضح أن الرجال ينتجون الكثير من الحيوانات المنوية. |
Oldukça yoğun enerjiye sahip, sağlam, güvenilir bir enerji üretiyor ve hiç CO2 açığa çıkarmıyor. | TED | فهي طاقة غنية جدا، وتنتج قوة متينة يمكن الاعتماد عليها، ولاتنتج ثاني أكسيد الكربون. |