Ve Kızıl Deniz boyunca küçük bir ılıman bölge oluşturuyor. | Open Subtitles | وتكون منطقة معتدلة ضيقة على طول شاطئ البحر الاحمر هنا |
Kaliforniya'nın kuzey kıyıları yağmur ormanlarıyla kaplı. Bu ormanlar, yılda 2.5 metreden daha fazla yağış alan ılıman kuşakta yer alıyor. | TED | يحوي الساحل الشمالي لولاية كاليفورنيا غابات مطيرة -- غابات مطيرة معتدلة -- حيث يمكن أن تمطر أكثر من 2500 ملم في السنة. |
Yaşaması için ılıman iklim olması gerekiyor gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنها تتطلب مناخات معتدلة. |
Ve ayrıca ofisleri de ılıman bir çayır olarak düşünmeyi severim. | TED | و أيضاً اعتقد ان المكاتب قد تكون مثل الأراضي العشبية المعتدلة. |
Bitki ve hayvan yaşamı ekvator çevresindeki ılıman bölgede bulunuyor. | Open Subtitles | الحياة النباتية والحيوانية واقعة فى حزام معتدل حول خط الإستواء |
Eşinizi seviyorsanız eğer, daha ılıman bir iklime... taşınmalısınız, efendim. | Open Subtitles | يجب أن تنتقلا إلى مناخ أكثر اعتدالا يا سيدي، إن كنت تحب زوجتك |
Bunun olmaması gereken bir şehirde çünkü ılıman iklimleri var tüm yıl boyunca 20-25 derece arası. | TED | وفي مدينة لا ينبغي لهذا أن يحدث بسبب طقسهم المعتدل الذي يتراوح من 20 إلى 25 درجة طوال السنة |
Hayır, ben ılıman demek istemiştim. | Open Subtitles | آوه , لقد عنيت معتدلة |
Böylece Antarktika hala ılıman ve ormanlık bir halde Güney kutbunda tek başına kaldı. | Open Subtitles | و ترك ذلك (أنتارتيكا) أن ، تمكث وحيدة في القطب الجنوبي . لا زالت معتدلة و مليئة بالغابات |
Teni ılıman. | Open Subtitles | حرارة جلدها معتدلة |
Sadece bir milyon yıl içerisinde Antarktika ılıman, ormanlık bir kıtadan buza gömülmüş bir kıtaya döndü. | Open Subtitles | في مليون عام فقط تحولت (أنتارتيكا) من ... أرض معتدلة مليئة بالغابات لقارة مدفونة بالثلج ... |
Bu kayıp ılıman bölge ormanları tahribatını, tropikal bölge ormanlarına kaydırdığımızda başladı. | TED | حصل ذلك خلال انتقالنا من قطع اشجار الغابات المعتدلة الى قطع اشجار الغابات المدارية. |
İronik olan, hastalığın zengin ülkelerin bulunduğu tüm ılıman bölgelerde yok edilmesi idi. | TED | العجيب اليوم, أن ما حدث هو إزالته من جميع المناطق المعتدلة والتي هي أماكن البلدان الغنية |
Her ılıman ova, yaz mevsiminde bu denli zengin ve renkli değildir. | Open Subtitles | لَيسَت كُلّ السهول المعتدلة غنية وملوّنة جداً في الصيفِ. |
Zatıâliniz daha ılıman ve çok daha güzelsiniz. | Open Subtitles | في فَنّ معتدل الأكثر روعة و الأكثر وحرارة |
Buzullar, dünyanın ikliminin yaşanacak kadar ılıman olmasında büyük rol oynar. | Open Subtitles | يُعتبر الجليد مهماً في العمل على إبقاء مناخ الأرض معتدل بما يكفي لننجو. |
Bu arada, çok güzel bir doğaya sahipler. Bir tarafta Jordanian Dağlarını görüyosunuz, diğer tarafta Jordan Vadisi, ve güzel ılıman bir kış, ve hoş, sıcak bir yaz, bu yaratıkların seri üretimi için mükemmel bir ortam. | TED | بالمناسبة، لديهم مناظر طبيعية لطيفة جدا. تشاهد جبال الأردن من ناحية وادي الأردن من ناحية أخرى، و فصل الشتاء معتدل جيد والصيف الحار و لطيف، وهي حالة ممتازة لتنتج كميات كبيرة من هذه المخلوقات. |
Tıpkı kurak ve yağışlı mevsim döngüsünün bazı tropik ormanları değiştirmesi gibi, yaz ve kış mevsimlerinin döngüsü de daha ılıman bölgelerdeki yaşamın seyrini belirler. | Open Subtitles | كتناوب الفصولِ الرطبةِ والجافّةِ يَجْلبُ التغييرُ إلى بَعْض الغاباتِ الإستوائيةِ لذا فان تعاقب الصيفِ و الشتاءِ قاعدة الحياة ِ في المناطقِ الأكثر اعتدالا. |
Sıcak. Hoş. İstatistiklere göre ılıman bölgelerde yaşayan insanlar kendilerini öldürmeye daha az meyilli oluyor. | Open Subtitles | دافئ ولطيف ، الناس في الطقس المعتدل |