Örneğin, ayrıcalığı olan insanlarla ırk hakkında sohbetlere başladı. | TED | على سبيل المثال، البدأ بمحادثة مع اصحاب الامتيازات عن العرق. |
çünkü ayrıcalık hakkında konuşmadan ırk hakkında konuşamazsınız. | TED | لأنه لايمكنك الكلام عن العرق من دون الكلام عن الإمتيازات. |
Eğer siz cezaevinde olsaydınız ırk hakkında konuşmadan yargı reformundan konuşmanın imkânsız olduğunu bilirdiniz. | TED | الآن، إذا سبق لكم الذهاب إلى السجن، فستعلمون أنه من المستحيل التحدث عن إصلاح العدالة بدون التحدث عن العرق. |
Ve bu tam da bu yüzden gerçekten ırk hakkında konuşuyorum. | TED | ولهذا قررت أن أتحدث فعليًا عن العنصرية. |
Ve bu bayan, Young-Soon Han Hanım, sanıyorum bana ırk hakkında bilmem gereken en büyük unsuru öğretti. | TED | و إذا السيدة, يونغ-سُون هَـن, افترض انها اكثر شخصية علمتني عن العنصرية |
Konuşabileceğimiz kadar çok rastgele insanla konuştuk ve ırk hakkında yüzlerce hikâye topladık; bu hikâyeler ırksal adaletsizliğin, ulus genelinde kendi yaydığımız bir salgın olduğu ve şimdi ise bunun anlaşılamadığı veya bundan kurtulunamadığı ile ilgiliydi. | TED | تحدثنا إلى أكبر عدد من الناس عشوائياً، وجمعنا المئات من القصص الشخصية عن العرق. قصص كشفت أن التمييز العنصري مشكلة شائعة نشرناها بأنفسنا والآن لا يمكننا أن نعترف بها أو نتخلص منها. |
JMR: "Dünya, ırk hakkında yanlış düşünüyor." | TED | ج م ر: "إن لدى العالم تفكير خاطئ عن العرق. |
Ve bugün buraya gelirken bile Bazı arkadaşlarıma ve meslektaşlarıma dedim ki, ırk hakkında konuşmayı planlıyorum onlar da beni uyararak yapmamamı söylediler. Çünkü bu konu hakkında konuşmanın büyük bir riski olduğunu, insanları belki beni siyah militan bir kadın olarak düşünebileceğini ve kariyerimi mahvedebileceğimi söylediler. | TED | وحتى اليوم بمجيئي هنا. أخبرت بعض أصدقائي ورفاقي أني أنوي التحدث عن العرق. فحذروني ألا أفعل ذلك، لما في ذلك من مخاطر، بالنسبة لي حين أتطرق لذلك الموضوع بأن يصنفني الجمهور كامرأة سوداء متشددة مما قد يؤدي إلى تدمير حياتي المهنية. |
Evet ırk hakkında ama insan ırkı hakkında değil. | Open Subtitles | لم يتحدث عن العنصرية بل عن الجنس البشري |