"şansı olan" - Traduction Turc en Arabe

    • فرصة
        
    İçimizde bu işi becerebilme şansı olan tek kişi sendin. Open Subtitles أنت الوحيد بيننا الذي لديه فرصة بإيجاد حل لهذا الأمر
    Kendi fikirlerimizi üretmeliyiz çünkü bu tabloya şahit olan ilk nesiliz. Belki de bu durumu tersine çevirme şansı olan son nesil. TED نحتاج إلى أفكارنا نحن، لأننا أول جيل يتمكن من رؤية هذا وعلى الأرجح، آخر جيل ستتاح له فرصة تغيير مسار أحداث هذه القصة.
    Bakterilerle enfekte olacak ve patlayacaklar. Ortaya çıkacak bir sürü bakteri birazcık şansı olan bu embriyonun hayatını tehdit edecek. TED ستغزوها الجراثيم وتنفجر وستهدد هذه الجراثيم حياة هذا الجنين الذي يملك فرصة في الحياة.
    Bazı köleler sınrlı süreli ve özgürlüğünü satın alma şansı olan sözleşmeli kölelerdi. TED وكان بعض العبيد يعملون كخدم لفترة محدودة و من ثم كانت لديهم فرصة لشراء حريتهم
    Üst sağa bir nozul yerleştirdikten sonra çalışma şansı olan diğer tek seçenek alt soldur. TED بحال ثبتَّم أنبوب سحب في مفترق أعلى اليمين الخيار الوحيد المتبقي الذي لديه فرصة للعمل هو أدنى اليسار.
    Bence, Ona ulaşma şansı olan biri varsa bu sensin. Open Subtitles أظن أن أي شخص لديه فرصة ليثنيها عن عزمها ، هو أنتِ
    Beni yedi puanla geride bıraktın. Şu anda şansı olan tek kişi Davis. Open Subtitles تقدمت عليّ بسبع نقاط,الشخص الوحيد الذي لدية فرصة هو ديفيس
    Merhaba. Burada iyileşme şansı olan tek kişi benim. Open Subtitles أنا الشخص الوحيد هنا الذي لديه فرصة لتحسين أوضاعه
    Bunlar, NBA seçmelerinde seçilme şansı olan 75 kişinin listesi. Open Subtitles هؤلاء هم ال75رجل الذين لديهم فرصة كبيرة للعب في الدوري الاميركي للمحترفين
    En güçlümüz sensin. Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. Open Subtitles أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل
    Aramızdan dışarıda yaşama şansı olan bir tek sen varsın. Open Subtitles أنتِ الوحيدة التي كانت لديها فرصة للعيش من قبل
    Düşünüyorum ama tüm partide bu listeye girme şansı olan birisini bile bulamadım daha. Open Subtitles أنا أفكر، ولكني لم أجد الشخص الذي يصلح في الحفلة كلها والذي لديه فرصة في الدخول للقائمة
    O küçük çılgının teknolojisine karşı şansı olan bir tek benim. Open Subtitles وأنا الشخص الوحيد الذي لديه فرصة ليتصدى لتقنية هذا المسخ
    Başarı şansı olan bir plan bulana dek sizden yapması çok zor olan bir şey isteyeceğim. Open Subtitles ، لذا حتّى نأتي بخطةٍ لها فرصة بالنّجاح .. سأطلب منكِ أن تقومي بأصعب مهمة
    Son sınıftaki kızlardan biriyle çıkma şansı olan biri varsa, o da sensin. Open Subtitles إذا كان لدى أحدنا فرصة مع فتاة في السنة الأخيرة، فهو أنت.
    Mantar şekerin birazını emer ama bazıları ilerler ve gölgede büyüyen, şekerleri fotosentez etmede daha az şansı olan bir fideye komşu ağaçların köklerine girerler. TED فيمتص الفطر بعض السكريات، لكن بعضها يتابع الرحلة ويدخل جذور شجرة مجاورة، شجيرة تنمو في الظل، وذات فرصة ضعيفة من أجل إنتاج االسكر ضوئيا.
    Ama hala şansı olan kablocu kızlar ve erkekler var! Open Subtitles لكن هناك الكثير مِنْ أولادِ السلكِ والبنات اللواتي ما زِلنّ عِنْدَهُم فرصة!
    Çünkü ben onu kontrol edebilecek herhangi bir şansı olan gerçekten bir şansı olan tek kişiyim. Open Subtitles ... ولأني الوحيد الذي لديه فرصة فرصة حقيقية ... في أستعادتها
    En azından birimizin kazanma şansı olan oyun seçtin. Open Subtitles إختيار a لعبة شخص آخر لَهُ a فرصة فوز.
    Gerçekten şansı olan biri. Open Subtitles هذا a رجل الذي أعتقد لَهُ حقاً a فرصة.

    Les mots et expressions les plus fréquents

    Arabe-Turc: 10k, 20k, plus | Turc-Arabe: 10k, 20k, plus