Nükleer bombaya yanıt vermekten başka şansı olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون لديه خيار سوى الرد على تفجير القنبلة النووية |
Bu sefer seçme şansı olmayacak. | Open Subtitles | حسنا، هذه المرة لن يكون لديه خيار |
Price'ın da seni yönetici yapmaktan başka şansı olmayacak. | Open Subtitles | و(برايس) لن يكون لديه خيار آخر سوى وضعك مدير تنفيذي |
Yarın rüşvet şansı olmayacak. | Open Subtitles | ولن تكون هناك فرصة للرشوة في الغد |
Yarın rüşvet şansı olmayacak. | Open Subtitles | ولن تكون هناك فرصة للرشوة في الغد |
Dedektif aşağıda polisi bekletecek. Adamın bir şansı olmayacak. | Open Subtitles | سيكون المفتش والشرطة فى الأسفل . إنه لن يترك له فرصة |
Gerçek şu ki eğer savaşmazsanız, geri kalan bizlerin de hiç şansı olmayacak. | Open Subtitles | دكتور ، كيرنس أنا مسرور جداً أنك تقوم بذلك الحقيقة انك اذا لم تقاتل بقيتنا لن تتاح له فرصة |
Yani ben bunu yapana dek, kimsenin bir şansı olmayacak. Hemşire Evi. Ben Hemşire Lee. | Open Subtitles | لذا إلى حين أفعل ذلك، لا أحد آخر له فرصة. دار نومتوس ممرضه لي تتحدث |
Yaratığın hakkından geleceğim baba. Hiç şansı olmayacak. | Open Subtitles | سأهتم بأمره يا أبي، لن يكون له فرصة حتى |