Bu benim metabolizmam. Şanslılardan biriyim. | Open Subtitles | أعتقد أنه التحوّل الغذائي، أعتقد أنني من المحظوظين |
Sorun değil. Şanslılardan olduğumu söylüyorlar. Tümörüm küçülüyor. | Open Subtitles | لا بأس ، فقد قالوا انني من المحظوظين لان ورمي يتقلص |
Gerçekleştirmedim, bu beni Şanslılardan biri yapıyor, uçurumun kıyısına gelmiş, aşağıya bakmış ama atlamamış insanlardan biri yapıyor. Hayatta kalan Şanslılardan biri. | TED | ولم أفعل ذلك، وهذا يجعلني واحدا من أكثر المحظوظين واحد من الأشخاص الذين خطوا إلى الحافة ونظروا إلى الأسفل لكن لم يقفزوا واحد من المحظوظين الذين يزالون على قيد الحياة. |
Sen en Şanslılardan birisin, sen-- ...yapmak istediğin şeyi seçtin ve yaptın. | Open Subtitles | أنتِ إحدى المحظوظات أنتِ - تختارين ما تريدين القيام به، وتقومين به. |
Küçük arkadaşlarımızı görebilen Şanslılardan biriyim sanırım. | Open Subtitles | أفترض أني واحدة من المحظوظات القلائل ! الذين رأوا أصدقائنا الصغار |
O Şanslılardan biriydi. | Open Subtitles | لكنه كان من المحظوظين |
Görünüşe göre Şanslılardan birisin. | Open Subtitles | انظري أنتي أحدى المحظوظين |
O Şanslılardan olacaksın demek? | Open Subtitles | ستكون واحداَ من المحظوظين ؟ |
Şanslılardan biriyim. | Open Subtitles | إنني أحدى المحظوظين |
- Tamamdır. - Şanslılardan biri. | Open Subtitles | ــ حسناً ــ أنه من المحظوظين |
Kendini Şanslılardan sanıyorsun. | Open Subtitles | تعتقد أنك واحد من المحظوظين |
En Şanslılardan biri daha doğru bir tabir olur. | Open Subtitles | احدى المحظوظات على اية حال |