Eğer şanslıysanız mektupları göndermek ve almak aylar sürüyordu Pek çoğu asla ulaşmıyordu. | TED | إرسال واستقبال الرسائل يستغرق شهوراً هذا في حالة كونك محظوظاً. |
Yani, eğer yeterince şanslıysanız bunu birkaç kez yaparsınız, haksız mıyım? | TED | أعني، إذا كنت محظوظاً بما يكفي ستفعل هذا أكثر من مرة، صحيح؟ |
Eğer gitmişse, gitmiştir. Eğer gerçekten şanslıysanız, aşağıdan büyüyen birşeyler bulabilirsiniz. | TED | إذا انها ذهبت، انها ذهبت، وإذا كنت محظوظا حقا قد تحصل على شيء متزايد من أسفل القاع. |
Lagos'ta mümkün olan ve olmayan çok şey vardır ve genellikle aradaki fark sizin kim olduğunuzda ve şanslıysanız kime yakın olduğunuzda yatar. | TED | هناك الكثير مما هو محتمل في لاغوس والكثير مما هو غير محتمل، وغالبا الاختلاف بين الإمكانية والإستحالة يكون ببساطة من تكون، وإذا كنت محظوظًا بما فيه الكفاية، من الذين تتصل بهم. |
Tabii bu işi yapabilecek kadar şanslıysanız. | Open Subtitles | هذا فيما لو كنتم محظوظون وحظيتم بعمل أولاً |
Ama arabanızın olmadığı bir toplumda yaşayacak kadar şanslıysanız tek seçeneğiniz toplu taşımadır. | TED | ولو كنتم محظوظين بما فيه الكفاية للعيش في مجتمعٍ حيث لا تملكون سيارة، فالخيار الوحيد هو وسائل النقل العام. |
Eğer bunlara sahip olan yüzde ellidenseniz ve şanslıysanız, etkiler sadece bir ya da iki yıl sürecektir. | TED | وإذا كنت محظوظا، وكنت واحدا من ال50 بالمئة الذين أصيب بهذا فهم سيبقون على قيد الحياة لعام أو أكثر |
Ya da gerçekten şanslıysanız, bunlardan birine sahip olabilirdiniz. | Open Subtitles | أو إن كنت محظوظاً حقاً سيكون في ملكك إحدى هذه |
- şanslıysanız iki hafta daha yaşarsınız. | Open Subtitles | ,لو كنتَ محظوظاً فقد تبقى لك أسبوعين فقط كي تعيش أتفهم ذلك |
Eğer şanslıysanız ağdan kurtulduğunuzda sizi tutacak birileri olur. | Open Subtitles | إذا كنتَ محظوظاً قد تجد شخص ما ليمسك بك عندما تهرب أخيراً من التعقيد |
Korkunun hepimizin yaşadığı 6 basamağı vardır ve eğer gerçekten şanslıysanız bu 6 basamağın hepsini birden yaşamazsınız. | Open Subtitles | هنالك ستة مخاوف أساسية نعاني منها جميعاً ستكون محظوظاً إن لم تعاني من هذه المخاوف الستة |
Alabilecek kadar şanslıysanız tabii. | Open Subtitles | إن كنت محظوظاً بما يكفي ليكون لديك أحفاد |
Hayat gerçekten kısa, Eğer savaştan sağ çıkacak kadar ya da travma atlatacak kadar şanslıysanız, Hayatın tadını çıkarmayı kendinize borçlusunuz. | TED | هذه الحياة قصيرة، وإذا كنتَ محظوظاً بما فيه الكفاية للنجاة من الحرب أو أي نوع من التجربة الصادمة، تُدين بها لنفسك لتعيش حياتك كما يجب. |
Bizim eğitim sistemimizde eğer şanslıysanız bunların hepsini sonradan yaparsınız: spor, tiyatro, müzik. | TED | ان انظمتنا التعليمية تقوم بكل ذلك لاحقا .. ان كنت محظوظا فالرياضة والتمثيل والموسيقى |
Bakın. şanslıysanız, gerçek bir değerle karşılaşabilirsiniz. | Open Subtitles | احيانا ان كنت محظوظا تصادف شيئا ذو قيمة حقيقية |
Nihayetinde seyirciler karanlıkta otururken şanslıysanız, çok şanslıysanız ve bazen ben şanslıyımdır o rüya alevlenip tekrar hayata döner. | Open Subtitles | لأجل أن يجلس الجمهور في الظلام في نهاية الأمر... إن كنتَ محظوظًا، محظوظًا للغاية... وأحيانًا كنتُ محظوظًا... |
Nihayetinde seyirciler karanlıkta otururken şanslıysanız, çok şanslıysanız ve bazen ben şanslıyımdır o rüya alevlenip tekrar hayata döner. | Open Subtitles | لأجل أن يجلس الجمهور في الظلام في نهاية الأمر... إن كنتَ محظوظًا، محظوظًا للغاية... وأحيانًا كنتُ محظوظًا... |
Mükemmel bir tıp fakültesine gidecek kadar şanslıysanız işte o zaman çocuklarım, gerçekten şansınız olabilir. | Open Subtitles | "إن كنتم محظوظون كفاية للذهاب إلى كليّة طب رائعة" |
Eğer şanslıysanız bazı küçük anları hatırlayacaksınız. | Open Subtitles | و إذا كنتم محظوظين ستتذكرون اللحظات الصغيرة |
şanslıysanız, bir gün o çerçevede düşmanınız belirecek. | Open Subtitles | إذا كنتم محظوظين في تلك النافذة يوماً ما ستقومون بتحديد العدو |
Ve eğer şanslıysanız, grafiğin geri kalanında arkadaşlarına bahsedecekler ve bu yayılacak. Bütün bu grafiğe yayılacak. | TED | وإذا كنت محظوظاً، سيخبرون أصدقائهم على بقية المنحنى، وستنتشر الفكرة. ستنتشر على كل المنحنى. |
Bunu düşünecek kadar şanslıysanız bir yere yazın mutlaka. | Open Subtitles | إن كنتِ محظوظة لتفكري بالأمر، فعليك تدوينه. |