Bir şeyi yok. Evrak işleri konusunda bir hata vardı. | Open Subtitles | هو على ما يرام لقد كان هناك خطأ في الورق |
Kendine gelir. Bir şeyi yok. Uçuştan dolayı uykusuz. | Open Subtitles | سيكون بخير ، فهو مصدوم فقط سأهتم به وسكون كل شيء على ما يرام |
Bir şeyi yok, hipnotize ettim. | Open Subtitles | إنه على ما يرام. تحت تنويماً مغناطيسياً. |
- Hayır, hayır. O iyi. - Bir şeyi yok. | Open Subtitles | لا, لا, إنه بخير - إنه على ما يرام - |
Bir şeyi yok ve bilerek yaptığını düşünmüyorum. | Open Subtitles | - هو على ما يرام ، لكنني لا أعتقد بإنها فعلت ذلك عن قصد |
Hayır, hayır, bir şeyi yok. | Open Subtitles | لا , لا. جوليا بخير كل شيء على ما يرام |
Julia'nın bir şeyi yok ya? | Open Subtitles | هو كل شيء على ما يرام مع جوليا ؟ |
Duke'ün bir şeyi yok. Bir şeyin yok Duke! | Open Subtitles | دوك , علي ما يرام . انت بخير , دوك |
Tamam, onun bir şeyi yok. O gayet iyi, bir şeyi yok. | Open Subtitles | .لا بأس، إنه بخير .إنه على ما يرام |
Bir şeyi yok. | Open Subtitles | - وقال انه سوف يكون على ما يرام، وانه سوف يكون على ما يرام. |
Hayır, hayır. Bir şeyi yok. | Open Subtitles | لا، لا، سوف يكون على ما يرام.. |
Küçük kızın bir şeyi yok. | Open Subtitles | الفتاة الصغيرة على ما يرام يا إلهي... |
Onun bir şeyi yok hanımefendi. | Open Subtitles | سيكون على ما يرام يا سيدتي |
- Hayır, gözlerinin bir şeyi yok. | Open Subtitles | لا, نظرك على ما يرام |
Bir ay içinde idam edilecek, bu da demek oluyor ki, bu nehrin ötesinde ondan daha tehlikeli kimse yok, çünkü kaybedecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | و سيعدم بالكرسي الكهربائي بعد شهر و هذا يعني أنه لا يوجد من هو أخطر منه على ضفة هذا النهر لأنه ليس لديه ما يخسره الآن |
Tanrı şahidimizdir ki Baron, bu adamların saklayacak hiçbir şeyi yok. | Open Subtitles | بما أن الله شاهد علينا أيُها الباورن، هذه الرجال لايُوجد لديها شيء كي تخفيه. |
Küçülmeyi öğrenirken neredeyse canımdan oluyordum şimdi ise sana, beni kahraman yapan tek şeyi yok etmeyi öğretmek zorundayım. | Open Subtitles | كدت أن أموت عند تعلمي الانكماش، والآن عليَّ أن أعلمك تدمير الشيء الوحيد الذي يجعل مني بطلًا. |
- Bir şeyi yok. | Open Subtitles | -لم يصبه شئ |
- Çocuğun bir şeyi yok. Yaralı değil. - Evet. | Open Subtitles | لا يوجد خطب في الصبي ليس لديه أية آثار للجروح |
O adam hayatım boyunca uğruna çalıştığım her şeyi yok ediyor. | Open Subtitles | هذا الرجل يدمر ما عملت له طوال حياتي |
Onlara karşı kullanarak istediğimizi elde edebileceğimiz bir şeyi yok etmeyeceğim. | Open Subtitles | ولن أدمر الشيء الذي يمكنني أستخدامه للحصول على ما نريده. |
Ama öte yandan, hiçbir şeyi yok. | Open Subtitles | لكن من ناحية أخرى ليس لديه أي شيء |
- Londra'daki CZN'nin muhabiriyim. - Müvekkilimin söyleyecek bir şeyi yok. | Open Subtitles | انا مراسله للسي زد ان في لندن- عميلتي ليس لديها شئ لتقوله- |
Fakat başarmak için üzerinde çok fazla çalıştığımız her şeyi yok etmene izin veremem. | Open Subtitles | ,ولكنني لا يمكنني أن أدعك تدمر كل شيء كل شيء عملنا من أجله وتعبنا لتحقيقه |