Şimdi, ben de bir ürün tasarımcısı olarak, Mary gibi, dünyayı gerçekte olduğu gibi gören insanlardan bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum, sandığı gibi görenlerden değil. | TED | وكمصصم منتجات، أحاول التعلم من أشخاص كماري لمحاولة مشاهدة العالم كما هو، وليس بالشكل الذي نتصوره. |
Yani, son yıllarda iki ayrı benliğimizin mutluluğu hakkında yeni şeyler öğrenmeye başladık. | TED | لذا ففي السنوات الأخيرة، بدأنا التعلم حول السعادة للنفسييتين. |
Ben işe gidiyorum. Bir şeyler öğrenmeye çalışacağım. Gün batımından önce dönerim. | Open Subtitles | سأذهب إلى العمل لأرى ما يمكنني ايجاده سأعود قبل غروب الشمس |
O yüzden bir şeyler öğrenmeye oraya gittim ve kesinlikle bu olacağını düşünmemiştim. | Open Subtitles | لذا ذهبت إلى هناك لأرى ما يمكن أن أجده. لكنني بالتأكيد لم أكن أظن بأنه سيكون ذاك. |
Şu an bunun için endişelenemem. Buraya bir şeyler öğrenmeye geldim. | Open Subtitles | لا يجب أن يقلقني ذلك الآن فأنا هنا لأتعلّم |
Buraya oyun oynamaya değil, bir şeyler öğrenmeye geldim. | Open Subtitles | لستُ هنا لأشاطرك الألعاب، أنا هنا لأتعلّم. |
O zamanlar fark etmesem de saçma icatlar yapmak aslında bayağı zeki bir şeydi, çünkü donanım hakkında bir şeyler öğrenmeye devam ettim, ayrıca hayatımda ilk defa performans gerginliğiyle uğraşmak zorunda değildim. | TED | مع أنني لم أنتبه للأمر في البداية لكن اختراع آلات غبية كان فكرة عبقرية لأنه مواصلة التعلم أكثر عن المعدات الإلكترونية مكنني ولأول مرة في حياتي من تجنب التوتر امام الآخرين |
Ama hatalarımdan bir şeyler öğrenmeye çalıştım. | Open Subtitles | ولكن لقد حاولت أن التعلم من أخطائي. |
Bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum. | Open Subtitles | انا أحاول التعلم منة |
Moskova'dan birkaç arkadaşımı arayıp bir şeyler öğrenmeye çalışacağım. | Open Subtitles | سأتصل ببعض من أصدقائي بـ(موسكو)، لأرى ما يمكنني إيجاده. |
Moskova'dan birkaç arkadaşımı arayıp bir şeyler öğrenmeye çalışacağım. | Open Subtitles | سأتصل ببعض من أصدقائي بـ(موسكو)، لأرى ما يمكنني إيجاده. |