Ve bununla ilginç şeyler yapabilirsiniz. Bu da bebek bir gar (ÇN: Bir hayvan türü). | TED | ويمكنك أن تفعل أشياء غريبة مع هذه الاشياء. هذا هو طفل بقر الغار النادر. |
O verinin icabına baktığınız zaman, ve temizlediğinizde, ve bir kere orada oldumu bunun gibi havalı şeyler yapabilirsiniz. | TED | وبمجرّد أن تقوم بتنسيق تلك البيانات، وبمجرّد أن تقوم بتنرتيب البيانات، وبمجرد أن تكون جاهزة، يمكنك أن تفعل أشياء رائعة مثل هذا. |
Siz, zamanınızla çok daha iyi şeyler yapabilirsiniz. | TED | أتصور أنكم تستطيعون القيام بأمور أحسن في وقتكم. |
Teorik olarak, bunları yeterli olarak programlayabilirseniz, yeteri kadar ilginç şeyler yapabilirsiniz karmaşık yapılar da dahil olmak üzere. | TED | نظريا، إن قمت ببرمجة تلك بما فيه الكفاية، يجب أن تكون قادرا على القيام بأمور مثيرة للإهتمام وإنشاء بنية معقدة. |
Doğanın bunca zamandır yaptıklarını fark ettiğinizde büyüleyici şeyler yapabilirsiniz. Bu ufak boyutlara indiğinizde, doğadan ne kadar çok şey öğrendiğinizin farkına varırsınız -- 747'ler ile değil -- ama doğanın gerçekliğine indiğinizde, doğanın 200 milyon yıllık bir deneyime sahip olduğunu | TED | إنك تسطيع أن تفعل أشياء مذهلة عندما تتحقق مما تقوم الطبيعة بفعله طوال الوقت. و أنت ما أن تصل إلى المقاييس البالغة الصغر، سوف تتحقق أن علينا ان نتعلم الكثير من الطبيعة -- ليس بطائرات 747-- لكن عندم تنزل عميقاً إلى مملكة الطبيعة، فإن للطبيعة 200 مليون سنة من الخبرة، |
Daha büyük şeyler yapabilirsiniz. | TED | يمكن القيام بأمور أكبر. |