Ölümcül hastalıkların tedavisi -- bu arada, tamamen yapaydır. | TED | كالقضاء على مرض قاتل الذي هو بالمناسبة أمر غير طبيعي |
Birinci dönüşüm -- bu arada benim için dönüşümün tanımı bir şeyden diğerine radikal bir değişim. | TED | اول تحول يتعرض له بالمناسبة كلمة تحول تعني لي شيء جذري يتغير |
Ben küçükken -- bu arada, bir zamanlar küçüktüm -- babam bir hikaye anlattı 18. yüzyıldaki bir saatçi hakkında. | TED | عندما كنت صغيراً بالمناسبة .. قد كنت صغيراً ذات يوم ! أخبرني والدي قصة عن صانع ساعات من القرن الثامن عشر |
Sağ tarafta ise "hedefli yeniden sinirle donatma" kullandığımız protezi taktıktan 2 ay sonrası görünüyor -- bu arada kol aynı fiziksel kol, sadece biraz farklı şekilde programlandıktan sonra çok daha hızlı ve düzgün bir şekilde küçük küpleri hareket ettirebildiğini görüyorsunuz. | TED | أما في الجهة اليمنى ، وبعد شهرين من زرع الذراع الآلية بطريقة إعادة توزيع الأعصاب والتي هي بالمناسبة نفس الذراع ولكن تمت برمجتها بطريقةِ مختلفة ترون بأنه أسرع بكثير و يحرك تلك المكعبات بسلاسةِ أكثر. |
Newton bunu -- bu arada, Newton şu -- şu. | TED | أطلق عليها نيوتن-- ذلك نيوتن بالمناسبة -- ذلك الشخص. |
Ve fare de böyle yapar. İnsanlarda -- bu arada, bu bütün memeliler için geçerli -- | TED | و هذا ما تفعله. بالمناسبة. |
Bu kişiye bakıyorum -- bu arada, biriyle kaynaştığımızda arzuyla ilgili insanlara nadiren konuşur, diğerinden 5 cm uzakta. İnç olarak bu ne kadar ediyor bilmiyorum. | TED | أنا أنظر لهذا الشخص -- بالمناسبة ، في الرغبة الناس نادرا ما يتحدثون عنها ، عندما نخلطها في واحد ، 5 سنتمترات من كل واحدة . |
Düşüncem bu politika -- bu arada, soldaki pek çok kişi buna sıcak bakıyor -- sadece olan şeylerin bir ıslahıdır. | TED | أنا أعتقد فعلا أن السياسة -- والتي يتم الإحتفاء بها من قبل الكثير ممن على جانب اليسار، بالمناسبة -- هي مجرد تصحيحية لما حدث. |