FBI, C.I.A., NSA -- hepsi 24 saate kalmadan... en üst seviye alarma geçecekler. | Open Subtitles | الإف بي آي, السي آي إيه والـ إن إس اي.. كلها ستكون في حالة تأهب قصوى وبعدها.. |
Yani ben patates üretiyorum, süt üretiyorum, pırasa ve brokoli üretiyorum -- hepsi önemli. | TED | لذا أنا أدعم البطاطس، أدعم اللبن، أدعم القرنبيط -- كلها أشياء مهمة. |
Bu bir grup yazılım şirketi -- ve gördüğümüz ise yıllara göre ciroları -- hepsi devamlı olarak artış eğiliminde, ve herkes milyonlarca ve milyarlarca dolar kazanıyor. | TED | هذه مجموعة من الشركات الإلكترونية وما هو ظاهر أمامكم هو الإيرادات مقابل عمر الشركة كلها ترتفع وكل شخص يقوم بتحقيق الملايين والبلايين من الدولارات |
Hepsi altı tane farklı canlı türü -- tavşanlar -- hepsi birbirlerine ekolojik hizmetler sunuyorlar, öyle ki, birinin gübresi diğerinin öğle yemeği olabiliyor ve birbirlerinin böceklenmemesini sağlıyorlar. | TED | كل الأنواع الستة -- في الواقع أرانب كلها تقدم خدمات إيكولوجكية لبعضها كأن السماد لبعضها غذاء للآخر وتراعي الآفات لبعضها البعض |
Şimdi, üzerinde düşünecek zamanım oldu, Şöyle diyebilirdim,"Bildiğiniz üzere, önümüzdeki 100 yıla bakacak olursak ve bu problemlerin çoğunu geçen günlerde de gördük, önemli sorunların çoğu -- temiz su, temiz enerji -- ve hepsi de bir noktada değiştirilebilirler -- ve daha temiz, daha işlevli maddeler -- hepsi bana donanımsal sorunlar gibi görünüyor. | TED | والآن وقد توفر لدي القليل من الوقت لأفكر في الأمر، كنت لأقول، "حسنا، تعرفون، إن نظرنا إلى المئة سنة المقبلة وقد رأينا كل هذه المشاكل في الأيام القليلة الماضية، معظم القضايا الكبرى -- مياه نظيفة، طاقة نظيفة -- وهي متقاطعة في بعض الجوانب -- ومواد أكثر فاعلية ونظافة -- تبدوا لي كلها مشاكل عتاد صلب. |
Ortaya koyduğumuz tüm teknolojiler -- anında test, multiplez test, virüs değişim hâlindeyken keşfedilmesi ve izlenmesi ve mobile uygulamaların tanıtılması -- hepsi çok önemli. | TED | ولذا، فإن كل التقنيات التي قدمناها... من فحص نقطة الرعاية، وفحص متعدد، وكشف وتعقب الفيروس أثناء تحوّره، وترقيات تطبيقات الهواتف على لوحة التحكم... كلها أشياء ذات أهمية. |