Sağdaki Apple'dan en az benden sonraki kişinin etkileneceği kadar etkilendim, fakat soldaki Apple -- yani, logoya bakın! | TED | أنا متأثرأيضا بالشعارالذي على اليمين كالشخص التالي لكنني أعني شعار أبل جهة اليسار انظروا إليه أنه قوس قزح. |
Bu devam eden bir çalışma ama dermatologlar -- yani, ben bir dermatoloğum. | TED | وهذا عمل متواصل، ولكن أخصائي الأمراض الجلدية - أعني, أنا طبيب أمراض جلدية. |
Bakın, tekerlekli sandalyeyi kabul ediyorum -- yani, etmemek mümkün değil. | TED | انظروا، فأنا أتقبّل الكرسي المتحرّك.. أعني أنه من الصعب جداً أن لا أتقبله. |
Ve fikir şu ki, bu yöntemle aslında herşeyi öğretebiliriz -- yani bu çerçeve içerisinde anlatabileceğimiz herşeyi. | TED | والفكرة هي اننا من هنا يمكن ان ندّرس أي شئ -- أعني أي شئ يمكن تدريسه في هذا النوع من المنصات التعليمية |
Üzerine çalıştığımız şeyin en büyüleyici yanlarından biri bizim yeni teknolojilerle tanışıyor ve onları kullanıyor olmamızdı, daha önce hiç görmediğimiz şeyler -- yani sadece hastalık tedavisinde değil, | TED | من الامور المثيرة التي كنا نعمل عليها هي اننا كنا نطلع ونرى انواع حديثة جداً من تكنولوجيا المسح كنا نرى أشياء لم ترى من قبل على الاطلاق لا أعني فحسب فيما يخص ضبط الامراض والأوبئة |
WK: Hmm -- CA: Ne -- yani -- bir tane daha yapmak istiyor musun? | TED | و.ك. : آم ك.أ. : ماذا تنوي -- أعني -- هل تود بناء أخرى؟ |
Ve sonra muamma ve diğer hepsi -- yani ben zor sorunları çözmekten gerçekten heyecan duyan türden bir girişimciyim. | TED | من ثم اللغز و كل هذا - أعني ، اي نوع من رجال الأعمال أنا النوع الذي يصبح متحمسا جدا حول حل المشاكل الصعبة. |
Gerçekten -- yani, bunlar hararetli tartışmalar. | TED | حقاَ .. أعني ، هناك العديد من النقاشات الحادة . |
Yapmak zorunda -- yani, bazı insanlar kariyerlerini ve hayatlarını savunma avukatı olarak harcıyor ve her gün adaleti sağlıyorlar. | TED | ليس عليك --- أنا أعني أن هناك أُناس يفنون حياتهم المهنية وأعمارهم، مثل المحامين العامين، لتحقيق العدالة كل يوم. |
Yaptıkları şey de -- yani, C.S.I. 'ı utandırdılar -- internet detektifleri ortaya çıktı. | TED | لذا فما أقدموا على فعله هو أنهم -- أعني, شكلوا فريق للتحقيق في مسرح هذه الجريمة الشنيعة -- وظهر محققو الإنترنت. |
Yani yapmamız gereken pek çok şey vardı, bir nevi -- Çok küçük bir şirketten -- yani cidden iki buçuk sene öncesine giderseniz, şirketimiz 400 kişiydi ve bugün ise 6.500. | TED | وهكذا كان هناك الكثير مما كان علينا أن نفعل نوعا ما - ونحن قد تحولنا من شركة صغيرة جدا - أعني إذا ذهبت حرفيا قبل عامين ونصف العام، وكانت الشركة تتكون من 400 شخص ، و اليوم نحن 6500 شخص. |
TK: Bu soruda gizli birkaç şey var, yani -- (Gülüşmeler) İlki fiyatlama kısmında -- yani aklında olması lazım, değil mi? | TED | ترافيس: حسنا، هناك عدد قليل من الأشياء معبأة في هذا السؤال ، لذلك - (ضحك) أولا على الجانب التسعيري - أعني ، ضع في اعتبارك، أليس كذلك؟ |
Ve bence bu -- yani -- insanların dolaşıp sadece bulutlara bakması ve yıldızlara bakarak "Oraya gitmek istiyorum." demesinden gayet memnunum. | TED | و أعتقد أنه فعلاَ . أعني أني سعيد فعلاَ مع الناس الذين يتجولون و يحدقون بالغيوم و ينظرون للنجمات و يقولون " أريد الذهاب الى هناك " . |
Böylece yatağa düştüm ve bir ay sonra kalktığımda kendimi hastanede buldum ve diğer hastaları görünce kendi halkımı bulduğumu anladım, benim kabilemi. (Kahkahalar) Çünkü benim arkadaşlarım oldular, tek dostlarım çünkü tanıdığım az sayıda kişiler -- yani, kimse bana çiçek ya da kart yollamadı, eğer bacağımı kırsaydım ya da hamile falan olsaydım, bir sürü gelirdi, ama bu defa sadece kendime gelmemi söyleyen birkaç | TED | لذلك أخذت إلى سريري لمدة شهر تقريبا، وعندما استيقظت لقد وجدت أني في المستشفىوعندما رأيت مرضى آخرين أدركت أنني قد وجدت شعبي، قبيلتي (ضحك) لأنهم أصبحوا أصدقائي الوحيدينأصبحوا أصدقائي لأن الناس القليلين الذين عرفتهمحسناً ، لم أعرفهم أرسلوا الكثير من البطاقات والورود.أعني أنه له كانت ساقي كسرت أو كنت مع طفل غمرته لكن كل ما حصلت عليه كان اتصالين تخبرني أن أرفع رأسي |