Bu yarışmayı kazandığımızda Çin'de projemizi açıklamak için bir gösterim yapmak zorunda kaldık. | TED | لذلك عندما فزنا بالمنافسة كان علينا ان نقوم بعمل معرض بالصين لشرح المشروع |
Yarasaların sosyal karmaşıklığını anlamak açıklamak için sadece bu yetiyor. | TED | هذا كل ما في الأمر لتفسير التعقيد الاجتماعي لهذه الخفافيش. |
Bunu açıklamak için çok da kuantum mekaniğine ihtiyaç yok. | TED | إنه حقاً لا يتطلب الكثير للشرح على غرار ميكانيكا الكم. |
Ve fikir şuydu: Bu karışık konsepti açıklamak için Basit bir metafor kullanacağım. | TED | وهنا كانت الفكرة: سأقوم باستعمال تشبيه مبسّـط لأشرح لكم هذا المفهوم المعقد. |
Bu geçişi normalleştirebilecek bir yol bulmak istedim, rahatsızlığın hastalıkla her zaman aynı şey olmadığını açıklamak için. | TED | أردت أن أجد طريقة لتوضيح أن ذلك الانتقال طبيعي، ولشرح أن عدم الارتياح ليس دائمًا مرادفًا للمرض. |
Perde kalkmadan önce, ne yapacağımızı Donaldson'a açıklamak için yaklaşık 30 saniyem vardı | TED | فقط قبل ارتفاع الستار، كانت لديّ 30 ثانية لشرح للسيد دونالدسون ما كنّا سنفعل، |
Bir bakıma, oyunların nasıl da etkileşim tasarımının en saf hali olduğunu görebilirsiniz ve tasarımı açıklamak için ne kadar kullanışlı bir yol olduğunu da. | TED | بطريقة ما، يمكنك مشاهدة ألعاب الفيديو هي أنقى جوانب تصميم التفاعل وهي مفيدة جداً لشرح ما هو التفاعل. |
Bunu en iyi şekilde açıklamak için bulduğum yol şu ki tahta ile ilgili düşündüğümüzde hepimiz ikiye dört inşaata alışkınız. | TED | وجدت أن أفضل طريقة لشرح هذا هو أننا جميعاً معتادين على مبنى اثنين في أربعة عندما نتحدث عن الخشب. |
Ya da dalga fonksiyonlarının nasıl oluşturulduğunun kökünü açıklamak için izafiyet teorisini kullanabiliriz. | Open Subtitles | أو بإمكاننا استخدام نظرية النسبية القياسية لتفسير أصل أو كيف تتولد الدالات الموجيّة |
Ve bu gerçekleştiğinde, ortaya çıkan duygu coşku vericidir ve biz bu duyguları açıklamak için metaforlar yaratır dururuz. | TED | وعندما يحدث ذلك، يكون الإحساس بالنشوة ونلتجىء لتعابير مجازية حول السمو والنزول لتفسير هذه المشاعر. |
Bu ilginç rahatsızlığı açıklamak için, beyindeki görme bölgelerinin yapılarına ve işlevlerine bakıyoruz. | TED | لتفسير هذه الاضطراب الغريب، نحن ننظر إلى البنية والوظائف التابعة للمسارات البصرية الطبيعية في المخ. |
Piper, ne yapıyorsun? açıklamak için zaman yok, sadece beni görür emin olun. | Open Subtitles | ليس لدى وقت للشرح احرصي فحسب على أن يرانى |
Beni dinle. açıklamak için fazla zamanım yok ama cesur olmanı istiyorum. | Open Subtitles | حسناً, أستمعي.لا أملك وقتاً للشرح لكن أحتاجكِ أن تكوني شجاعة |
Ne düşündüğünü biliyorum, ama bana açıklamak için bir şans vermen gerekiyor. | Open Subtitles | أعرف ما تفكرين فيه بالتأكيد لكن يجب أن تعطينى فرصة لأشرح |
Ben bu fırsatı neden osurmanın komik olup fortlamanın olmadığını açıklamak için kullanacağım. | Open Subtitles | أود أن أستغل هذه الفرصة لأشرح لكم.. لماذا يبدو إطلاق الريح للرجال مضحكاً, وإطلاق الريح للنساء ليس مضحكاً. |
Bu akıllıca öneriyi neden reddettiğimi açıklamak için konuşmanın başını hatırlamanızı istiyorum. Özellikle palindrom şakamı. | TED | لتوضيح تجاهلي نصيحة جيدة بشكل واضح أريد أن أخذكم إلى بداية هذا الخطاب، تحديدا، دعابتي عن نطق اسمي بنفس الطريقة. |
Buraya Muhafazakar Parti liderliğine aday olduğumu açıklamak için geldim. | Open Subtitles | أنا هنا لأعلن القرار لأقدم إسمي كزعيم لحزب المحافظين. |
Kime dönüştüğünü açıklamak için bunu kullanamazsın. | Open Subtitles | لا يحق لك استخدام ذلك لتبرير ما أنت عليه. |
Şu saçmalıkları açıklamak için vaktini ziyan etme. Hadi gidelim! | Open Subtitles | هيّا بنا، لا تهدر وقتك في تفسير تلك التفاهات، لنرحل، |
Sandıkların kapanmasına dört saatten az kaldı. Kazananı resmen açıklamak için henüz çok erken olmasına rağmen.. | Open Subtitles | أقل مِنْ أربع ساعات لإنتهاء الإنتخابات ولايزال مُبكراً جداً لإعلان الفائز رسمياً |
Sonra işten atılma sebebimi açıklamak için SGK'ya da bir saat geç kaldım. | Open Subtitles | وثم تأخرت ساعة عن مكتب الخدمات الأجتماعية لأوضح سبب فقداني العمل. |
Yüzbaşı, seni de asmadan önce bilmecenizi açıklamak için beş dakikanız var. | Open Subtitles | لكن إذا صفحت عنه قد يستطيع إثبات ذلك كابتن، لديكَ خمس ثوانٍ لتفسر لي أحجيتكَ قبل أن أقوم بشنقكَ أيضاً |
Birkaç yıl önce, menajerim bir filmdeki rolü neden alamadığımı açıklamak için aradı beni. | TED | اتصل بي وكيلي قبل عدة سنوات ليشرح لي سبب عدم حصولي على دور في فيلم، |
Bizim meslekte açıklanamayan şeyleri açıklamak için buna "kendiliğinden düzelme" denir. | Open Subtitles | الناس فى مهنتى يدعونه "الشفاء التلقائى" لشرح ما لا يمكن شرحه |
açıklamak için söylüyorum, hayaletlerle konuşan kız oraya gitmeyin diyor ve biz gidiyoruz. | Open Subtitles | لذا، بالتحدث على سبيل الوضوح فثمّة فتاة تتحدّث بلسان ذات شبحٍ. إذّ تقول: "لا تذهبوا"، وها نحنُ ذاهبون. |
Kimse ona hüküm giydirmedi! açıklamak için bol bol vakti olacak. | Open Subtitles | سيكون لديه وقت كافي ليفسر صورته الملتقطة في البنك |