Kulağa aptalca geliyor biliyorum ama bunun gibi şeyleri kendinize açıklamanın bir yolunu bulmalısınız. Belki de yaşlanıyorum diye düşündüm. | TED | قد يبدو الأمر سخيفاً إلا أن شعوراً بالإلحاح اعتراني لتفسير ما يحدث، وخطر لي أن يكون السبب عائد للتقدم في السن. |
Polisleri arayamayız. Bunu açıklamanın imkanı yok. | Open Subtitles | لا يمكننا استدعاء الشرطة، فلا توجد طريقة لتفسير هذا الأمر |
Eve bak! Bunu anneme açıklamanın bir yolu var mı? | Open Subtitles | انظرى إلى البيت، ليس هناك طريقة لشرح ذلك لأمى |
Size durumu açıklamanın en iyi yolu sanırım çantama bakmanızdan geçiyor. | Open Subtitles | أنا فقط أعتقد أن أفضل طريقة لشرح الموقف هي أن تنظروا في حقيبة ظهري |
açıklamanın diğer parçası ise çok olası olmayan bir olayla acı çekti. | TED | والجزء الثاني من التفسير هو أنها عانت من حدث غير مرجح بصورة غير معقولة. |
Sonrasında ise sanki yaptığı açıklamanın ne kadar önemli olduğunun farkında değilmiş gibi devam etti. | Open Subtitles | ثم أستمر فى الحديث وكأنه لم يدرك أهمية التصريح الذى أدلى به |
Rafalca, açıklamanın günün ilerleyen saatlerinde yapılacağını temin ediyor. | Open Subtitles | رفالكا اكد لي ان مرشح سـ يدلي تصريح |
Pantolonunda neden lastik bir tavuk olduğunu polise açıklamanın ne kadar sürdüğünü biliyor musun sen? | Open Subtitles | اتعلم كم من الوقت يلزم لتشرح لضابط مرور لماذا لديك دجاجة مطاطية فى بنطالك؟ |
açıklamanın bir yolunu bulsaydım açıklardım. | Open Subtitles | لو أمتلكت فرصة لأشرح لك كنت سأفعل |
Yanlış imza atmayı açıklamanın tek yolu var. | Open Subtitles | لا توجد إلّا طريقة واحدة لتفسير توقيع زائف. |
Bunu açıklamanın bir yolunu arıyordum ama hiçbiri mantıklı gelmedi. | Open Subtitles | كُنت أبحث عن طريقة لتفسير تلك الأمور لكن لا يبدو أى شيء منطقي |
Ay'ı açıklamanın yolu belki de buydu. | TED | ربما هذا هو السبيل لتفسير نشأة القمر. |
Evlat, bunu sana açıklamanın en iyi yolu sana bazı yaşının yetmediği filmleri göstermek. | Open Subtitles | هذا لشرح الأفضل الوسيلة يابني بعمرك لائقة غير أفلام أريك أن هي |
Bu süreçteki ani bir değişikliği akla uygun bir şekilde açıklamanın bir yolu yok. | Open Subtitles | لا توجد وسيلة معقولة لشرح اي تغيير مفاجئ في الخطة |
Bizi kötü gözüktürmeden açıklamanın bir yolunu buluruz. | Open Subtitles | متأكد بأنّا نستطيع أن نأتي بطريقة لشرح هذا لا تجعلنا نبدو بمظهر سيء |
En basit açıklamanın genellikle doğru olduğunu söyler. | Open Subtitles | انها تعنى ان التفسير الابسط قد يكون هو الصحيح |
Artık anatomik çalışmalar kim olduğumuza ilişkin bilimsel açıklamanın temelini oluşturacaktı. | Open Subtitles | من تلك اللحظة،أصبحت الدراسات التشريحية واحدة من أهم مصادر التفسير العلمي لكينونة البشر |
Ayak hastalıkları uzmanım tek mantıklı açıklamanın atalarımdan birinin bir dinozor ile çiftleşmesi olduğunu söyledi. | Open Subtitles | طبيب الأقدام قال أنّ التفسير الوحيد أنّ واحد من أجدادي تزاوج مع ديناصور. |
- Bazı yer kuralları. Kamuyu ilgilendiren kayıplarla ilgili, açıklamanın tarihini koyma işini bize bırakmanızı ısrar ediyorum. | Open Subtitles | بعض القواعد الأساسية بالرغم من ذلك فأنا أصر على السماح لجدولة التصريح بجميع المعلومات للخسائر العامة |
Unidac Sanayi'nin bir sözcüsü bir açıklamanın yolda olduğunu söyledi. | Open Subtitles | متحدث بإسم صناعات (يونيداك) على وشك أن يدلي بتعليق. |
Sanırım buraya niye geldiğinizi açıklamanın zamanı geldi. | Open Subtitles | اعتقد أنه حان الوقت لتشرح سبب تواجدك هنا |
açıklamanın bir yolu yoktu. | Open Subtitles | لم أجد وسيلة لأشرح لك |
Hazır o da buradayken, sanırım bu seneki seçimlerde Brezilya başbakanlığına aday olacağımı açıklamanın tam zamanı. | Open Subtitles | بما أنّه هنا، أعتقد أنّ الوقت قد حان لإعلان أنّي سأترشّح للانتخابات الرّئاسيّة البرازيليّة هذا العام. |