Bunu yapmasaydım, şimdi belki serbest kalıp ailesiyle beraber olacaktı. | Open Subtitles | لو لم أفعل, فلربما كان حراً الآن بمنزله مع عائلته |
Hoss, Auschwitz'de kadınları ve çocukları öldürdüğü tüm o süre müddetince kamptan sadece bir kaç metre ötede ailesiyle beraber yaşıyordu. | Open Subtitles | طوال الوقت كان "هيس" يقتل "النساء والأطفال في "آوشفيتس وكان يعيش مع عائلته أيضا على بُعد ياردات فقط من المعسكر الرئيسي |
Görünüşe göre ailesiyle beraber kahvaltı etmekten bahsediyormuş. | Open Subtitles | تبين انها تعني تناول وجبة الافطار مع عائلتها فقط |
Bir delikanlı kazara kayboldu ve ailesiyle beraber buraya geldi. | Open Subtitles | المحارب الشاب لقد خسر واستقر هنا مع أسرته عن طريق الخطأ |
ailesiyle beraber. Doktorla konuşuyor. Onu görmek için bekliyorum. | Open Subtitles | إنه مع والديه يتحدثون مع الطبيب أنا منتظرة لرؤيتها ، ما زالت غائبة عن الوعي |
Evinde ailesiyle beraber ayağının fotoğrafını çektiği için heyecanlanmalıyız. | Open Subtitles | يجب أن نشعر بالإبتهاج أنها في البيت مع أهلها تلتقط صورة لرجلها |
Şükran gününü o berbat ailesiyle beraber geçirebilir. | Open Subtitles | يمكنه أن يذهب لقضاء عيد الشكر مع عائلته الفاشلة. |
O kim olduğunu bilmek ve ailesiyle beraber olmak istiyor. - Ne kadar vakti kalırsa kalsın. | Open Subtitles | يريد أنْ يعرف هويّته ليكون مع عائلته مهما كان الوقت الباقي له |
Yetkilileri hastanın ailesiyle beraber seyahat ettiği konusunda bilgilendirdim. | Open Subtitles | أخبرت السلطات ان المريض كان يسافر مع عائلته |
Christmas için ailesiyle beraber Cobo'ya gitti. | Open Subtitles | غادر في وقت مبكر لعيد الميلاد في "كابو" مع عائلته |
Kendisi şu anda ailesiyle beraber hastaneden dönmekte. | Open Subtitles | الذي خرج لتوه من المشفى مع عائلته |
Frank Castle öldü. ailesiyle beraber öldü. | Open Subtitles | لقد مات مع عائلته |
- Arabada, ailesiyle beraber Amerika'ya gidiyor. | Open Subtitles | انها في السيارة , ستذهب مع عائلتها الى امريكا |
Neden? Cunku Lorraine beni, ailesiyle beraber kahvalti etmeye davet etti. | Open Subtitles | لقد دعتنى لورين على الغذاء مع عائلتها |
Daphne Sheldrick, Kenya'da... ... doğdu... ... Ve ailesiyle beraber Savo Milli Parkında yaşıyordu. | Open Subtitles | (وُلدت ( دافين شيلدريك في كينيا 'وعاشت مع عائلتها في المتنزه الوطني لـ'تسافو |
Çünkü; ailesiyle beraber olmak istiyor. | Open Subtitles | لأن ... ـ لأنه أراد أن يكون مع أسرته |
Çünkü; ailesiyle beraber olmak istiyor. | Open Subtitles | لأن... لأنه أراد أن يكون مع أسرته |
ailesiyle beraber yaşadığını öğrenmek, o kadar da akıl almaz gelmiyor. | Open Subtitles | ستفهم حينها التطور المفاجئ وعيشه مع والديه الذي بالفعل لا يفقدك عقلك |
ailesiyle beraber televizyon izledik. | Open Subtitles | شاهدنا التلفاز مع والديه |
Onun ailesiyle beraber olduğunu söylemiştin. | Open Subtitles | لقدْ قلتَ بانّها كانتْ مع أهلها |
Alamayacaksın. Annem ailesiyle beraber Bulgaristan'da gömülmeyi istedi. | Open Subtitles | أوصتني أمي بأن تُدفن مع أسرتها في (بلغاريا). |
Durumu iyi. ailesiyle beraber şimdi. | Open Subtitles | إنه بخير ,عائلته معه الآن |