akciğerlerdeki bir tıkanmaysa ateşlenme ve nefes zorluğuna sebep olabilir. | TED | إذا حصل التراكم في الرئتين يسبّب الإصابة بالحمّى وصعوبة بالتنفس. |
Araştırmacılar akciğerlerdeki zatürreeyi oraya güneş ışığı yansıtarak yok ediyor. | TED | يقضي الباحثون على ذات الرئة في الرئتين عن طريق تسليط الضوء في أعماق الرئتين. |
akciğerlerdeki temiz sıvı muhtemelen kanser olmadığını gösteriyor. | Open Subtitles | السائل الرائق في الرئتين يرجح أنه ليس سرطاناً |
Perküsyon akciğerlerdeki enflamasyonu da ortaya çıkardı. | Open Subtitles | حسنًا ، تم قرع الطبول إلتهاب الرئتين كذلك |
akciğerlerdeki hasar oksijen yetmezliğine yol açar. | TED | تَلَف الرئتين يؤدي إلى نقص الأوكسجين. |
Propan akciğerlerdeki oksijenle yer değiştirmiş. | Open Subtitles | "البروبان يُزيح الأوكسجين من الرئتين" |