alışverişten nefret ediyorum. Bir deste kâğıt verseniz, gerekenleri diğer çocuklardan kazanırım. | Open Subtitles | أكره التسوق ، أعطيني أوراق ألعاب وسأفوز بما أحتاجه من الصبية الآخرين |
Bende o kadar alışverişten sonra yorulduğum için biraz kestirmek üzereydim. | Open Subtitles | كنت سآخذ غفوة لأني كنت منهكة للغاية من رحلة التسوق تلك |
Birlikte yemek yiyip bol bol dedikodu yapabilirdik. Ben alışverişten nefret ederim zaten. | Open Subtitles | لكان ممكناً أن نتناول الغداء ونثرثر سوياً ، أكره التسوق بمفردي |
Benimle burada buluşmak istemene çok şaşırdım. alışverişten nefret edersin. | Open Subtitles | لقد صُدمت عندما عرفت انك تريد مُقابلتى هنا انت تكرة التسوق |
Kit, alışverişten daha güvenli ve hızlı olur dedi. | Open Subtitles | "وشعر (كيت) بأن هذا أكثر أماناً وسرعة من التبضع" |
Ben de sanmıştım ki alışverişten yoruldun yarım mesai yaptın ve eve gittin. | Open Subtitles | أعتقدت بانك تعبتى من التسوق فأخذتى نصف يوم وعدتى للمنزل |
Bak, sadece indirimli alışverişten, ya da taklit yastıklardan ya da arkadaşlarının tüm yemek sorunlarından ya da senin hakkında konuşmayı, senin hoşlandığın her şeyden konuşmak istemiyorum. | Open Subtitles | اسمعي , الامر فقط اني لا احب الحديث عن تخفيضات التسوق او الوسائد او كل اضرابات الأكل التي يعاني منها اصدقائك |
Artık alışverişten bahsedemediğimize göre bir şeylerden bahsetmeliyim. | Open Subtitles | حسنًا،يجب أن أتحدث عن شيء ما بما أننا لا يُمكننا التحدث عن التسوق بعد الآن |
Peki. Doğrusu kulağa alışverişten daha hoş geliyor. | Open Subtitles | حسناً، يبدو هذا أفضل من التسوق حقاً |
Sıkıcı, zengin, dedikoducu, alışverişten hoşlanan insanlar. | Open Subtitles | ضجر، غني، تاجر النميمة الذي يحب التسوق |
Eminim alışverişten nefret ediyorsunuzdur, Bay Simmons. | Open Subtitles | انا اراهن انك تكره التسوق سيد سيمسون |
Beyler alışverişten nefret ettiğinizi biliyorum. | Open Subtitles | أعرف أنكم الأولاد تكرهون التسوق |
alışverişten döndüğümde upuzun sıra vardı. | Open Subtitles | أنا عدت لتوي من التسوق وكان هذا الطابورالطويل هناك... |
- Hayır efendim. alışverişten dönmediler. | Open Subtitles | كلا, سيدتي, إنهم لم يأتين من التسوق بعد |
Bu akşam alışverişten sonra yaparız. | Open Subtitles | سنقوم بالأمر بعد ظهر اليوم بعد التسوق |
"İnternetinizi bir sincap çiğniyor." (Kahkahalar) Ve bu gayet şaşırtıcıydı. İnternet devasa bir düşünce. alışverişten sevgili bulmaya, devrimlere kadar her şeyi değiştiren birtakım protokoller bütünü. | TED | سنجاب يمضغ شبكة الإنترنت" (ضحك) بدا الأمر مذهلا. الإنترنت هي فكرة رائعة. إنها مجموعة من البروتوكولات التي غيرت كل شيء من التسوق إلى المواعدة إلى الثورات. |
alışverişten nefret edersin. | Open Subtitles | أنتِ تكرهين التسوق |
Vince, seni seviyorum bilirsin ama bu adam alışverişten nefret ediyor ben de ona bir haftadır kıyafet almaya çalışıyorum. | Open Subtitles | (فينس)، تعرف أني أحبك، لكنه يكره التسوق وأنا أحاول إقناعه منذ أسبوع، |
- ... beni alışverişten kurtaracaksın. - Farkındayım. | Open Subtitles | -سيوفر علي عناء التبضع من أجله. |
FrankIy bilmiyorum. alışverişten daha yeni geldim. | Open Subtitles | لا أعرف بصراحة ،لقد جئت لتوّى من التسوّق |
alışverişten döndüğünde burada olan adam mı o? | Open Subtitles | هل هو الرجل الذى كان هنا عندما أحضرتِ البقالة ؟ |