| İşleri bittiğinde saat geç oluyor ve ateşin alevleri sönüyor. | TED | في الوقت الذي ينتهون فيه، يكون الوقت متأخرًا، وتلاشت النيران. |
| Yangın halinde, o binanın çevresindeki bir düzine tanktan kumlar şu borular aracılığıyla içeriye, alevleri söndürmek üzere gönderiliyor. | Open Subtitles | الآن، في النار، تلك عشر دبابات في محيط مبنى الرمل إطلاق من خلال هذه الأنابيب الحق داخل لخنق النيران. |
| yukarı çıkmanı, alevleri aşmanı, ve bu kadına bir çift ayakkabı getirmeni istiyorum.'' | TED | وان تصعد الى الطابق العلوي .. مخترقاً النيران وان تحذر لهذه المرأة زوجي أحذية |
| Büyük ihtimal vurduğumuz tankerin alevleri idi. | Open Subtitles | ربما تكون ألسنة اللهب من المستودع الذى فجرناه |
| Bir yandan alevleri seyrediyordum, bir yandan da, ailemin neden bana yamuk yaptığını düşünmekten kendimi alakoyamıyordum. | Open Subtitles | ومن المضحك، كنت اشاهد لهيب وأنا فقط لا يمكن أن يقف التفكير حقيقة أن والدي فشلت لي، كما تعلمون. |
| Çoğu kişi, alevleri görmediği müddetçe yangın alarmını pek ciddiye almaz. | Open Subtitles | معظم الناس لا يستجيبون لإنذار الحرائق حتي يروا اللهب بأنفسهم |
| Yılanın külü alevleri söndürüyor. | Open Subtitles | كل الرماد المتساقط من الأفعى يطفئ اللهيب |
| ama zaman yanıt verecektir buna işkenceler içinde, ateşlerde yanarak ateşin alevleri sürüp giderse -ki sürüp gidecektir gökkubbeyi yakıp tutuşturacak yani cehennemlik edecektir şu sıralarda iyice sakin ve de masmavi gözüken bulutları | Open Subtitles | - لأسباب غير معروفة, ولكن الزمن سيخبرنا بها سيغرقون في العذاب, سيغرقون في الجحيم - الذي ستستمر نيرانه بالاشتعال - ومن يمكنه الشك بذلك و سوف تحرق |
| İlk itfaiye arabası oraya varmadan patlama alevleri söndürmüş. | Open Subtitles | والإنفجار قضى على النيران قبل وصول المطافئ هنا |
| alevleri bizden önce gelenlerin ruhlarını sıcak tutsun. | Open Subtitles | قد تدفّئ تلك النيران أرواح أولئك الذين سبقونا |
| Sakın koşmayın, tek sıra yürüyün alevleri görürseniz daha hızlı yürüyün ama sakın koşmayın. | Open Subtitles | لا تعمل , وملف واحد , وإذا رأيت النيران , المشي أسرع قليلا |
| Patlamaları duydum. Limanda alevleri gördüm. | Open Subtitles | سمعتُ صوت الإنفجار و رأيتُ النيران على المرفأ |
| Yüzüm tamamen yanıyordu fakat garip bir kimyasaldı ve kimse alevleri göremiyordu. | Open Subtitles | لقد كان وجهي يحترقُ فعلاً ولكنها مادة كيميائية غريبة ، لذا فلم يرى أحد النيران |
| Aynı anda bu alevleri bitişik hücrelere yansıtıp onları yeniden ateşleyeceğiz. | Open Subtitles | سنقوم بعكس هذه النيران بشكل متزامن نجو التجاويف المجاورة لإشعالها. |
| Bu küçük vadi baca etkisi yaratarak alevleri topluyor. | Open Subtitles | يشكل هذا الوادي تأثير قمع يجمع النيران ببعضها. |
| Ayrıca bu odada alevleri canlandıracak herhangi bir mobilya da yok. | Open Subtitles | وليس هناك أثاث أو شيء مستثار في الغرفة لتغذية اللهب |
| Peki. Küçük mobiletine yeşil alevleri onunla beraber yaparsın. | Open Subtitles | حسنا, لتساعدك تلك الفتاة في رسم بعض اللهب الأخضر على دراجتك الصغيرة |
| Biz çalışanlar da alevleri seyrediyorduk. | Open Subtitles | ونحن، والموظفين كانت هناك، ومشاهدة لهيب |
| Benim içimdeki alevleri artırıyor. | Open Subtitles | و لكنني أخشى من عاصفة تخمد لهيب أمالي |
| Tutkunun alevleri aşığın en derin arzularının üstündeki örtüyü kaldırır. | Open Subtitles | لهيب العاطفة يكشف أعماق رغبة العاشق. |
| Otlak alevleri, diğer alevlerden çok farklı. | Open Subtitles | حرائق الاعشاب مختلفة جدا عن الحرائق الأخرى. |