Az çelik kullandığımız için çok daha fazla güneş alıyorduk bu da kışın ısınmak için daha az ısı gereksinimi duyacağımız anlamına geliyordu. | TED | وهذا يعني دخول ضوء شمس اكثر وهذا يعني انه لايجب ان نستخدم وسائل التدفئة بصورة كبيرة في الشتاء .. بسبب دخول ضوء الشمس |
Bu ilk defa yazdığım bir şeyi tekrar okuyabildiğim anlamına geliyordu. | TED | يعني هذا ، أنه وللمرة الأولى، يمكنني قراءة ما قد أكتبه. |
Bu da öğle tatilinden erken dönüp, masasına oturması anlamına geliyordu. | Open Subtitles | وهذا يعني أنها عادت أبكر للمكتب خلال ساعة غداء ذلك اليوم |
Sonra bu tertip için gizli bir anlaşma yaptık, ben de kabul ettim çünkü annem ve benim için çok şey anlamına geliyordu. | Open Subtitles | لكننا قمنا بإتفاق خاص، لنقوم بهذه المكيدة وأنا وافقتُ لأنها كانت تعني الكثير لأمي و لي |
Bu gibi uçaklar binlerce hasta ve yaralının kurtulması anlamına geliyordu. | Open Subtitles | طائرات مثل هذه كانت تعنى النجاه للالاف سواء كانوا مرضى أم جرحى |
Bu, öğrencileri devam etme konusunda heveslendirdi ve ayrıca herkesin aynı anda aynı şey üzerine çalıştığı anlamına geliyordu. Eğer bir tartışma forumuna giderseniz, Birkaç dakika içinde bir arkadaşınızdan cevap alabiliyordunuz. | TED | وقد دفع هذا الطلاب للمضي قدماً وكذلك عنى أن الجميع يعملون على نفس الموضوع في نفس الوقت لذلك إذا ذهبت إلى منتدى النقاش يمكنك الحصول على الاجابة من نظير لك خلال دقائق |
Inkatha'nın seçime geç girmesi adayların oy pusulalarına ekleneceği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | دخول الإنكاثا المتؤخّر في الإنتخابات يعني أن مرشحيها سيُضافون لأوراق الإقتراع |
Onu tanıdıktan sonra bile, onunla sevişmek isteyen bir kız ki bu da, benim, Jay ve Neil'la vakit geçireceğim anlamına geliyordu. | Open Subtitles | ,فتاة لازالت تريد أن تمارس الجنس معه حتى بعد معرفتها به مما يعني أني سأقضي وقت ذو قيمة مع جاي و نيل |
Benim bir hedefe aşık olmam artık bana güvenemeyeceği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | وقوعي في الحب مع هدفٍ يعني أنّها لم تعد تثق بي. |
Bu da annem ziyaretime geldiğinde bana sadece pencereden el sallayabileceği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | وهذا يعني بأن أمي عندما أتت لزيارتي كانت تلوح بيدها من النافذة فقط |
Bu da yaptığım şeyi cemaat liderlerine itiraf etmem anlamına geliyordu. | Open Subtitles | مما يعني أني كنت مضطراً الى الاعتراف بما كنت أفعل للرهبان |
Bu da, kimseye görünmeden eve girip çıkmam gerektiği anlamına geliyordu. | Open Subtitles | هذا يعني الدخول و الخروج من المنزل بدون ان يلاحظ احد. |
Hep birimizi birbirine bağlayabilmek anlamına geliyordu. | TED | كان يعني شيئا سوف يصلنا جميعا ببعضنا البعض. |
Bu da yardımseverlerin kaçırılmayacağı ya da öldürülmeyeceği anlamına geliyordu. | TED | وهذا يعني أن العاملين في المجال الإنساني لن يتم اختطافهم أو قتلهم |
Ve bu aslında malzemeleri raflardan alıp kullanmanın tersine özel bir teknoloji dizayn etmek anlamına geliyordu. | TED | وهذا كان يعني حقيقة تصميم تقنية خاصة على عكس مجرد شراء الأشياء من على الأرفف واستخدامها |
Bu aslında hastalık veya ölüm potansiyeli olan 21 gün anlamına geliyordu. | TED | وهذا في الواقع كان يعني 21 يوماً للمرض المحتمل أو الموت. |
Elbette göremiyor olman, kendi kendine öğrenmen anlamına geliyordu. | TED | وبالطبع، أن يكون الإنسان ضريرا يعني بأنه عليه أن يعلم نفسه بنفسه. |
Ben çocukken, "ezik" anlamına geliyordu. | Open Subtitles | عندما كنت أكبر, كانت تعني العاجز |
Kanunların senin için geçerli olmadığı anlamına geliyordu. | Open Subtitles | كانت تعني أن القانون لا ينطبق عليه |
Aslında, o günlerde "Yoldaş" kelimesi tamı tamına "Eş" anlamına geliyordu. | Open Subtitles | فعلياً، في تلك الأيام (كلمة (رفيقة) كانت تعني حرفياً (زوجة |
Uygarlık, teşkilatlanma anlamına geliyordu ve Osmanlılar kontrolleri altındaki geniş toprakların yönetimini düzene koydular. | Open Subtitles | الحضارة كانت تعنى النظام والعثمانيون كانوا قد قرروا تدبير أمور الإقليم الضخم الذى يسيطرون عليه |
Yani bu tek bir çalışanın 180 kişiden sorumlu olduğu anlamına geliyordu ki bu dünyadaki tek örnek idi. | TED | عنى ذلك أن كل موظف كان مسؤولًا عن 180 ساكن، وهو أمر مميز في العالم. |