Sen masum olduğumu anlayacak kadar zekisin. Kahveme tükürmelerini istemiyorum. | Open Subtitles | أنت ذكيٌ بما يكفي لمعرفة بأنني بريء ولا أريدُ المساعدة على البصق في قهوتي. |
Kızlar, eşyalarınızı kimin kırdığını anlayacak kadar akıllı olduğunuzu biliyorum. | Open Subtitles | أيها الفتيات ، أعلم بأنكن ذكيات بما يكفي لمعرفة بالضبط من كسر أغراضكم |
Migren olmadığını anlayacak kadar. | Open Subtitles | صور كافية لنعلم أنه ليس بصداع نصفي |
Ait olmadığımız bir dünyaya girdiğimiz için solduğumuzu anlayacak kadar akıIlı biri oldum. | Open Subtitles | ــ أنا سأذهب لقد أصبحت ذكياً كفاية لأفهم أننا نبهت لأننا دخلنا إلى عالم لا ننتمي إليه |
Olabilir, birinin CIA'den bilgi sakladığını anlayacak kadar çok bu tarz soruşturmalar yaptım ve bu iyiye işaret değil. | Open Subtitles | ربما، ولكني أنهيت كفايةً بعض تحقيقاتي لمعرفة ما إذا كان شخصًا ما يحتفظ بأسرار من المخابرات الأمريكية فهذا ليس مؤشر جيد |
Zavallı aptal asla içtiğinin kanserojen talyum olduğunu anlayacak kadar uzun yaşamaz. | Open Subtitles | المسكين الغبي لا يعيش فترة ليدرك فيها ماذا شرب ثاليوم مركز بشكل كبير |
Saçmalığı duyduğum zaman anlayacak kadar yaşlıyım. | Open Subtitles | كبير بما يكفي لأعرف التفاهة عندما أدهس عليها |
En azından birimizin bunun ne manaya geldiğini anlayacak kadar genç olması beni çok rahatlattı. | Open Subtitles | أنا مرتاح جدا أن أحدنا شاب كفاية ليعلم معنى ذلك |
Size gönderildiğini anlayacak kadar izledim. | Open Subtitles | فقط لفترة كافية لمعرفة ان كان بالنسبة لك، سيدتي. |
İkinizin de aynı parlak zekaya sahip olduğunu, espiri anlayışınızın bile aynı olduğunu anlayacak kadar. | Open Subtitles | معرفة كافيةً لأدرك أنّك تتمتّع بالعقليّة العبقريّة ذاتها وحسّ الفكاهة ذاته، إن كان لذلك أهميّة |
Ama ikinci bir şansı gördüğüm zaman anlayacak kadar zekiyim. | Open Subtitles | لكني ذكي بما فيه الكفاية لأعرف الفرصة الثانية عندما أراها |
Anlatmak istediklerinizi anlayacak kadar Zeki olmasını umarsınız. | Open Subtitles | من أن الذي تتكلم معه ذكيا بما يكفي لفهم ما تقول |
Bunu anlayacak kadar zeki olduğunu biliyorum. | Open Subtitles | -أعرف أنّكِ ذكيّة بما يكفي لمعرفة ذلك |
Rachel ile seviştiğinizi anlayacak kadar zekiyim. | Open Subtitles | -ذكية بما يكفي لمعرفة أنك تضاجع (رايتشل). |
Harrison Wells'in gerçekte kim olduğunu anlayacak kadar zekiyim. | Open Subtitles | ذكي بما يكفي لمعرفة من يكون (هاريسون ويلز) فعلاً |
Migren olmadığını anlayacak kadar. | Open Subtitles | صور كافية لنعلم أنه ليس بصداع نصفي |
Çamura itilmenin bir ilgi göstergesi olduğunu ...anlayacak kadar değilmişim. | Open Subtitles | ليس كبيراً كفاية لأفهم أن الدفع في الطين علامة من علامات الإعجاب. |
Benim problemim bir zaman döngüsünde olduğumu anlayacak kadar güçlü olmam ancak değiştirecek kadar güçlü olmamam. | Open Subtitles | مشكلتى هى أننى قوى كفايةً لتميز حلقة وقت لكن لست قوى كفاية لتغيرها |
Sanırım bunu anlayacak kadar olgunsun. | Open Subtitles | أظنك كبيرة كفايةً لكي تستوعبي. |
Zavallı aptal asla içtiğinin kanserojen talyum olduğunu anlayacak kadar uzun yaşamaz. | Open Subtitles | المسكين الغبي لا يعيش فترة ليدرك فيها ماذا شرب ثاليوم مركز بشكل كبير |
Bana canlı ihtiyaçları olduğunu anlayacak kadar zekiyim. | Open Subtitles | أنا ذكي بما يكفي لأعرف أنكم تريدوني حيًا |
Bana bu rüyayla ilgili her şeyi anlatmadığını anlayacak kadar zeki. | Open Subtitles | أنا بارع بما يكفي لأعرف أنّكِ لا تُخبريني كلّ شيءٍ حول هذا الحلم. |
Matt olanları anlayacak kadar büyük. Benim hatam. | Open Subtitles | اعني مات كبير كفاية ليعلم ماذا يجري |
iyi bir sey gördügümde anlayacak kadar çok kötü sey gördüm. | Open Subtitles | لا تكن متأكداً هكذا ...لقد كنت حول الأشخاص السيئين لفترة كافية لمعرفة الخير عندما أراه |
Ve oturup sizin ne kadar tiksinç olduğunuzu anlayacak kadar düşünmeye zamanım oldu. | Open Subtitles | وقد أمضيت وقتًا مليًّا لأدرك يقينًا كم أنّكما مثيران للاشمئزاز. |
Gerçek aşkı gördüğümde anlayacak kadar aşk acısı yaşadım. Onlara baktığımda bilemiyorum. | Open Subtitles | عانيت بما فيه الكفاية لأعرف الحب الحقيقي حين أراه، وحين أنظر إليهما... |
- Ama bölmeyi anlayacak kadar akıllı değil. | Open Subtitles | ولكن ليس ذكية بما يكفي لفهم مادة الرياضيات. |