annesiyle birlikte Helsingborg'da büyümüş. Annesi ölünce, 17 yaşında oradan taşınmış. | Open Subtitles | ترعرع مع والدته في هلسينغبورغ إنتقل في عمر 17، عندما ماتت |
Son yıllarda matematiği tamamen bırakmış ve annesiyle birlikte bu oldukça gösterişsiz evde yarı inzivaya çekilmiş gibi yaşamaya başladığı görülüyor. | Open Subtitles | بدا مؤخراً وأنه هجر الرياضيات كلياً وانطوى للعيش في شبه عزلة في هذا الإسكان العقاري المتحضر جداً مع والدته. |
Gerçek annesiyle birlikte olamayacak ama nasıl olsa annesi hasta. | Open Subtitles | بالتأكيد لن يكون مع أمه الحقيقية لكن أمه الحقيقية مريضة |
Tüm gece ve ertesi gün annesiyle birlikte oturduk. | Open Subtitles | وجلست مع أمه طيلة الليل وطيلة اليوم التالي |
Ve o gece, tüm ailesi kanepelerde uyudular ve ev sahibimiz annesiyle birlikte uyudu biz yatakta yatabilelim diye. | TED | وفي تلك الليلة، أسرتها بأكملها أخذوا الأرائك و نامت جنبا إلى جنب مع أمها حتى يمكننا أن نأخذ أسرتهم. |
12:30'da annesiyle birlikte tiyatroyu terk ediyor. | Open Subtitles | كانت تنصرف من المسرح مع أمها في الثانية عشرة و النصف كانت قد نسيت شيئاً فعادت إلى غرفة الملابس |
Tepenin en üstündeki bir evde annesiyle birlikte yaşıyormuş. | Open Subtitles | إنه يعيش مع امه في منزل فوق هضبة |
Kasaba dışında annesiyle birlikte yaşıyordu. | Open Subtitles | فتاة مرحة. عاشتْ مع أمّها خارج المدينة. |
annesiyle birlikte gitti ama nereye gittikleri bana söylemedi. | Open Subtitles | لقد رحلت مع امها ولكن لم تخبرنى الى اين؟ |
Muhtemelen Guildford'da annesiyle birlikte kışı geçiriyordur. | Open Subtitles | على الأرجح يقضي فصل الشتاء مع والدته في "غيلدفورد" |
Şehirde annesiyle birlikte yaşıyor. | Open Subtitles | يعيش مع والدته بالبر الرئيسي |
Çocuk, annesiyle birlikte gidiyor. | Open Subtitles | الصبي يجب أن يذهب مع والدته. |
Artık annesiyle birlikte. | Open Subtitles | هو مع والدته الآن. |
Sextus benim oğlumdu. Yıllar önce annesiyle birlikte veba salgınında öldü. | Open Subtitles | سيكستوس" كان إبني و مات" منذ عدة سنوات بالطاعون مع أمه |
Muhtemelen annesiyle birlikte yaşamıyordur. | Open Subtitles | لنكون عادلين، على الأغلب فأنه لا يعيش مع أمه حسناً، حسناً |
Yarattığı etkiye dair bir örnek vermek gerekirse, bu küçük çocuk, sekiz yaşında, iki gün önce annesiyle birlikte Comfort'taki göz kliniğine gelmek üzere yola çıktı. | TED | ولكى أعطيكم مثالا على الأثر الذى يمكن أن تحدثه هذه العمليات، هذا الولد الصغير، عمره ثمانية سنوات، مشى مع أمه يومين سيرا على الأقدام لكى يصلوا إلى عيادة العيون التى أقامتها سفينة الراحة. |
annesiyle birlikte Vatutinki'de yaşıyor. | Open Subtitles | تسكن مع أمها في 37 فاتواتينكي بلدج ايه |
Scarlett annesiyle birlikte Henley'de yaşıyor ve... | Open Subtitles | سكارليت تعيش مع أمها في هينلي و،، |
annesiyle birlikte Sacramento'daymış. | Open Subtitles | " إنها مع أمها و عائلتها فى " سكرامينتو |
Şair'in Köşesi'ni bitirmeliyim yoksa Bart, ateşli annesiyle birlikte Noah için çalışacak. | Open Subtitles | "علي أن انهي "بوتس كورنر أو سيعمل بارت لدى نواه مع امه الجميلة |
Alexis annesiyle birlikte Paris'te olmalıydı. | Open Subtitles | كان يُفترض بـ(ألكسيس) أن تذهب إلى (باريس) مع أمّها. |
annesiyle birlikte Niagara Şelalelerine gitti Neden sordunuz? | Open Subtitles | هى فى شلالات نياجرا مع امها لماذا ؟ |
Tarikattan annesiyle birlikte 10 yaşında ayrılmış. | Open Subtitles | هو,و أمه تركا مجمع الطائفة الدينية لما كان يبلغ العاشرة من عمره |
Evet, kurbanın annesiyle birlikte iki kişi. | Open Subtitles | هوَ و الأم فقط. |
Annen görüşte Mendez'in annesiyle birlikte. | Open Subtitles | أمك في غرفة الزيارة مع أم "مينديز" الآن |
Marie'nin tatilleri için satın aldım. annesiyle birlikte Rennes'de yaşıyor. | Open Subtitles | .اشتريتها لأجل عطلات ماري هي تعيش في رين مع والدتها |